site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir

Aşkın Ritmi

17.08.2020
A+
A-

Durup bir soluklanın ve an’da kalın. Şimdi sizinle maddi dünyadan sıyrılıp manevi dünyamızdaki yolculuğa çıkalım. Ve sevdanın ne olduğunu, aşkın kaç kişilik olduğunu konuşalım. Ya da her şeyi bir kenarı bırakın ve sadece kalbinizin ritmine kulak verin. Kim bilir belki de orada ritmi değiştiren biri vardır.
Sevgi denilince akla yıllardır izlerken gözyaşlarımıza hakim olamadığımız, Selvi Boylum Al Yazmalım geliyor olsa gerek. Sevginin iyilik olduğunu, emek olduğunu iliklerimize kadar hissettiren türk filminde tanıdık bu duyguyu. Gözlerimizi açtığımızda belki sevgiyi bilmiyorduk ama büyüdükçe ailemiz aşıladı bize. İlk sarılışımız, ilk öpücüğümüz, ilk aşkımız gibi uzayıp giden masumiyetlerden o kadar uzaklaşmaya başladık ki, kimse sevginin gerçekten ne olduğunu, ne hissettirdiğini ya da gerçekliğini hissedemez oldu. Bir şekilde sadece gösteriş kısmına odaklandı. Çoğu insan durup elini kalbine koyarak, ben bu adamı/ kadını seviyorum ya demek yerine ”modern çağda” sevgilisiz kalmamak için uğraşır oldu. Peki ya onca şiir, onca şarkı, onca aşklar nerede şimdilerde? Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi: Hiçbir kelebek tek başına yaşayamaz sevdasını
Severken hiçbir böcek
Hiçbir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Gerçekten öyle miydi? Yani aşk iki kişilik miydi? Bize boşuna Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem veya Leyla ile Mecnun dememişler demek. Aşk için her şey yapılır mıydı? Dağlar delinir, denizler aşılır mıydı? Ya da hiçbir şey yapılmadan ”çekim yasası” yeterli olur muydu?
Aşk konu olunca, sorular da artarak devam ediyor, karmaşık hal alıyor ve işin içinden çıkmak pek mümkün olmuyordu. Lakin Ümit Yaşar Oğuzcan haklılığı var bu konuda. Ben senin en çok sesini sevdim de diyor, ben senin en çok ellerini sevdim de. Ya da bırakın bunları ben en çok senin bana yansımanı sevdim diyor. Sevgiydi güzelleştiren, iyiliklerle dolduran dünyayı. Ve sevgiydi bizi kurtaracak olan. Attila İlhan’ın Aysel git başımdan seni seviyorum derken ki çaresizliği de aşktı, Cemal Süreya’nın aşkı anılar besliyor düşler kadar derken ki, geçmişe bağlılığı ve hayalperestliği de aşktı. Aşk güzel şeydi, acısıyla bile, hayallerle bile. Güzeldi gözlerine bakmak, sarılmak ya da bir vesikalık fotoğrafı cüzdanında taşımak. Ruhu doyuruyordu ama en çok insanın midesinde kelebekler uçuşturuyordu. Gülümseten, hayallere daldıran bu güzel duygudan mahrum bırakmayın kalbinizi efendim.
Gönlümden gönlünüze çiçek çiçek sevgilerimle 🙂

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.