site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir

Açılım ve Ekonominin Güvenliği

05.08.2015
A+
A-

sevketapuhan21“Kriz Kâhini” Roubini 2013 yılında bir toplantıya katılmak için Türkiye’ye gelmiş ve gelmişken de bazı yorumlarda bulunmadan geri dönmek olmazdı tabi.

Şüphesiz bu yorumlar Roubini’nin fikirlerinden ziyade o dönemlerde bize empoze edilmek istenen yalanlardan oluşuyordu. Yani çözüm süreci ile birlikte her şeyin iyi olacağı, bizim açılımcıların ortaya attıkları bir iddia değil; açılımın arkasındaki güçlerin ortaya atılmasını istedikleri bir iddiaydı.

Roubini, söz konusu ziyaretinde şunları söylemişti:

Bu coğrafyanın sıcak konuları Suriye ve İran, gibi tüm konularda Türkiye’nin katkıları kaçınılmaz. Ortadoğu’nun politik istikrarına katkı yaptığı şüphesiz. Türkiye kesinlikle bölgenin lideri olma özelliklerine sahip ve ani şokları sindirebilme özelliği de giderek artıyor. Silahları terk ve barış sürecinin hızlanması da Türkiye’nin gücünü arttıracak. Açılım, Türkiye’nin ekonomik gücünü kesinlikle arttıracak. PKK’lıların Türkiye’yi silahlarını bırakarak terk etmesi gelişim sürecini son derece ciddi şekilde hızlandıracak”

İşte, tarihten nasibini almayanlarımız bu tarz psikolojik operasyonların ağına düştüler ve “çözüm değil çözülme” diyen bizleri bazen kandan beslenmekle, bazen cahillikle, bazen de hainlikle suçladılar.

Geldiğimiz noktaya ve içerisine düşmüş olduğumuz bela fıçısına bakınız. “Kahin” diye pazarlananlar meğer yalancıymış ve bir Japon Atasözünün dediği gibi, yanlış çok çabuk her yere yayılsa da, doğru belki geç ama tam zamanında olması gereken yerde oluyormuş.

Doğrunun en acı ve en kanlısı ile tanıştığımız bugünlerde, ne kadar mevzi kaybedersek kaybedelim savaşın bütününü henüz kaybetmedik ve kaybetmeye de niyetimiz yok. Üstelik, herkes “her şey bitti” derken, yeniden doğmak gibi bir becerimiz olduğu da tarihi tecrübeyle sabit!

Açılım ekonomisine dönersek; Para artmak ister ancak güvenli bir ortamdan hoşlanır. Haddinden fazla riske gelemez. Örneğin, karayolları her gün terör örgütü mensuplarınca kapanan ve ticari mal taşıyan araçlar yakılan, hemen yanı başındaki kargaşayı kendi coğrafyasına taşımış ve bu kargaşaya teslim olmuş görünen bir organizasyon sermaye için haddinden fazla risk barındırıyor demektir.

Devletin, sahip olduğu topraklardaki egemenlik hakkını bir terör örgütü ile paylaşıyor olması demek ise risk ötesi bir durumdur ve işimize yarayacak sermaye bu durumdan kaçarken, kirli sermaye egemenlik hakkımıza ortak çıkan terör örgütüne akacak ve başımızdaki belayı daha da şiddetlendirecektir.

Terör örgütüne saha açıldıkça, “Silahlar sustu, bölge ekonomisi hızlı bir artış gösterecek” deyip, askeri kışlaya, polisi karakola hapsetmek suretiyle çok basit şekilde, hiç zorluk çekmeden terör örgütüne alan açan zihniyetin sahipleri bugün terör örgütü ile sonuna kadar mücadele etmekten ve bunun için evlatlarımızı da feda edebilmekten bahsediyorlar.

Başımıza aştıkları belaları nasıl temizlerler, bu ülkeyi nasıl düzlüğe çıkarırlar bilemiyorum ama Türkiye’nin iktisadi güvenliği ve buna bağlı olarak güvenilirliği hızla dibe doğru çakılıyor ve bu durum ekonomik gelişmeleri göz ardı edip, sosyal hayata ve sosyal sorunlara yoğunlaştığımız bugünlerde bizi çok zor bir durumda bırakabilir.

Yunanistan, bankaların kapanmasından, insanların sokaklara dökülüp protestolar yapmasına kadar birçok soruna katlanabildi. Bütün bu sallantılı dönem boyunca Yunanistan’ın bir kaç cepheye bölünmüş ve aşırı derece kaynak ihtiyacı gerektiren askeri bir mücadele içerisinde olduğunu da hayal ederseniz, belki bizi bekleyen tehlikeyi de hissedebilirsiniz.

Sonuç olarak; Türkiye, acil ve çok hızlı bir şekilde ülke içini ve sınırlarını silahlı unsurlardan arındırmalı, stratejisini hiç ara vermemeye dayandırmalı, Batı, insan hakları, demokrasi, self determinasyon gibi saçmalıklarla önümüze çıktığında, Türkiye topraklarında asayiş çoktan sağlanmış olmalıdır.

Unutmayın! Kimse bir devleti terör ve teröristle mücadele ettiği için kınamaz ancak teröre teslim olmuş ülkeler acınası duruma düşerler ve devletin bütün organlarıyla asayiş ve hukuku sağlayamadığı bir coğrafya ekonomik olarak çökmeye mahkûmdur.

Kitap Tavsiyesi:
Bıçağın İki Yüzü- İsmail Özdemir, Berikan Yayınları

Şevket Talha APUHAN / [email protected]

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.