site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir

Soma’da Toprağa Gömdüklerimiz

12.06.2014
A+
A-

asil-tuncerİşçi Bayramı’nın üzerinden 2 hafta geçti henüz ve biz 302 işçimizi (daha fazla olduğu söyleniyor; inşallah değildir) toprağa gömdük.

Demek ki aslı yapmamız gereken meydanlarda ateş yakmak, güvenlik güçlerine taş atmak değil, işçimize sahiden sahip çıkmak ve çalışma şartlarını iyileştirmek, çalışma sahalarını denetlemek.

Göstermelik değil gerçekten işçinin yanında olmak. madene inmek, tarlaya gitmek ve onu layıkıyla temsil etmek, savunmak ve hakkını aramak. Kaçak işçi çalıştıranlara göz açtırmamak. düzenle ve yönetimle iş yapmak, işveren tarafında olmak yerine işçinin, ezilenin yanında olmak.

“İşçinin adı yok”, “emeğin değeri yok”, “canların kıymeti yok”… Yıllardır söyleriz; sanki ezberimiz olmuş! Neden? Değişmesin ve hep böyle mi kalsın. Hayır! Artık akıllanma ve silkinip kendimize gelme zamanı. daha kaç kaza, felaket ve bilmem ne bela, musibet yaşanacak?

Alt tarafı işçi; aydı ise tutulmadığı bile oluyor ara sıra çünkü o bir can olmaktan, insan olmaktan çok bir işgücü ve alın teri. Ahmet veya Mehmet, Ayşe ya da Fatma. Biz onları kirli yüzleri, yırtık çorapları ve eskimiş pabuçlarıyla tanıyoruz. Bir de hayatlarını kaybettiklerinde haber olurlarsa…

Cansız bedenler madenden çıkarılırken cenaze demek yerine ceset diye tanımlayanlar bile oldu medyada. Yazıktır, ayıptır. Ceset denir mi hiç? Pisi pisine hayatını kaybetmiş bir masum ölüme, ölmüş bir insanına yakıştırdığın adlandırmaya bak: ceset. Ceset senin ruhsuzluğun, duygusuzluğun sadece.

Kapitalizmin ezdiği işçi, sömürdüğü emek ve kar saydığı artı değerle anılıyor ve kayıtlanıyor. Bizim ülkemizde hak kazanımında bulunmadıkları ve hep örgütsüz, dayanışmasız ve rekabetin içinde, çarkın dişleri arasında kaybolup giden emekçilerimiz. Haklarını savunamadıkları gibi savunur sandıklarının masa üstünde, gizli pazarlıklarda patronlara yani işverene peşkeş çekilen insanlarımız.

Biz de ne kapitalizmden sosyalizme geçiş oldu ne de kapitalizmin emperyalizme. Biz her zaman örgütsüz tarım işçilerine ve yine güvencesiz maden işçilerine sahip olduk hep. Yıllardır yazılır; söylenir ama özellikle bu iki sektörde hiçbir iyileşme ve işçilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi yönüyle ilerleme sağlanmaz.

Söylemler de belli klişelerden öteye gitmez. Kendilerini ezilen sınıf temsilcileri sayan sendikalara ve onları savunan siyasilere ve de sözde kuruluşlara sesleniyorum. İşçiler üzerinden rant elde eden, kendilerine kariyer ve kazanç sağlayan bu insanlar topluluğu aslında laf üretmekten öteye gitmediler.

Ezilen işçi sınıfı hak ettiği gibi temsil edilse zaten sorun kalmayacak. Sigortasız ve boğaz tokluğuna çalışan ağır maden işçileri ve sezonluk tarım işçileri ülkemiz şartlarında hala yüzyıl öncesinin ameleleri, ırgatları kategorisindeler.

Öte yandan her 1 Mayıs’ta İşçi Bayramı diye sokaklara dökülen ve aslında sadece kendi kendilerine bayram yapanlar ne yazık ki resmi tatil sebebiyle ya memurlar ya da tatilde çalışmak zorunda olmayan diğer resmi işçi ve özel statüde iş gören insanlar. Yoksa sizin işçi dediklerinizin hepsi bayramdan bir haber işlerinin başındaydılar.

Sendikalar, çalışma bakanlığı ve her kim işçilerimizi, emekçilerimizi savunacaksa, hakkını arayacaksa bunu sözde ve göstermelik değil gerçekten yapsın. Unutmasın ki bir insanı, bir canı savunuyor ve hakkını arıyor. Bu kutsal bir görevdir.

O canın akşam yolunu gözleyen ana-babası, eşi, çoluğu-çocuğu var. Bunu yapmadığınız için, yeterince işyerlerini denetlemediğininiz için ve gerçekten işinize kendinize verip emekçilerimizi temsil etmeye and içmediğiniz için Kozlu’da, Soma’da yüzlerce canı toprağa gömdük. O canların bağlı olduğu diğer canların da umutlarını, mutluluklarını toprağa gömdük.

Kapkara dünyalarındaki aydınlık hayallerini, geleceklerini toprağa gömdük. Saf ve temiz duygularla kazmaya, baltaya sarılmış tek kaygısı olan ekmeğini elinden alıp toprağa gömdük. Soma’da biz 302 tane aslanla birlikte üç kuruş daha fazla kazanayım diye hiçe saydığımız canları ve yaşamları toprağa gömebilecek sözde insanlığımızı, vicdanımızı, değerlerimizi toprağa gömdük.

Ve gördük ki bu ülkede böyle ihmaller, görmezlikten gelmeler, adam sendecilikler, ayırmacı zihniyetler oldukça daha nice yaşamlarda tehlike altına girmesi işten bile değil. Yalnız gördük ki körü körüne particilik, cahilce tarafgirlik, kayırmacılık da toprağa gömülsün ki bir daha Soma’lar yaşanmasın.

Elele, baş başa verip önce Soma’nın yaralarını saralım sonra da olası sorunları birlikte çözelim. Devir birlikte, tek vücut olma devridir. Emek kutsaldır; onu savunmak ve korumak da.

Hayatını Kaybeden Tüm İşçilerimize, Görevlilerimize Tanrıdan Rahmet, Yakınlarına Sabır Diliyorum.

Tüm Türkiye’nin Başı Sağ Olsun!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.