site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir

MILOŠ OBILIĆ

31.07.2012
A+
A-

Miloš Obilić, (ö. 29 Haziran 1389). Sırp Şövalyesi ve Prens Lazar (Lazar Hrebelyanović)’ın damadıdır.

Bir kaynağa göre de Zeta’da (günümüzde Karadağ) 1356–1435 yılları arasında hüküm süren Balšić meclisi ile de ilişkilidir. I. Kosova savaşında Sultan I.Murat’ı öldürmüştür.

Türk tarih dersi kitaplarına göre, yerde ölü numarası yapan Miloš, savaş bittikten sonra harp sahasını gezen I.Murat’ı katletmiştir. Başka bir açıklamada; Sultan savaş alanını gezerken yaralı bir Sırp tarafından arkasından hançerlenerek öldürülmüştür.

Yine bizden bir başka kaynakta da, “10 Haziran 1389’da Kosova’da gerçekleşen savaşta büyük bir zafer kazanan Osmanlı Padişahı Sultan 1. Murat, savaş alanında dolaşırken, Müslüman olacağını ve önemli bilgiler vereceğini söyleyerek hükümdarın yanına gelen Sırp despotunun yaralı damadı Miloš Obilić tarafından hançerlenerek şehit edildi” diye bahsedilmektedir.

Tarihçi Halil İbrahim İnal’a göre: Hükümdar savaştan sonra harp meydanını gezerken ölüler arasında yaralı olarak bulunan Miloš Obilić, Müslüman olacağını ve padişaha gizli bir sözü olduğunu belirtir. Sultan Murat’ın izniyle yanına yaklaşmış ve yeninde saklamış olduğu hançerle sultanı kalbinden vurur ve attan düşürür.

Osmanlı Tarihçisi Hammer ise bu olayı, savaş esnasında Sırp asilzadesi Miloš Obilić, ölüler ve savaşanlar arasında kendine bir yol açmıştır. Padişahı korumakla görevli askerin yanından geçerken, önemli bir sır söyleyeceğini haykırmıştır. Sultan Murat, yanına gelmesine izin verilmesini emretmiş o da padişahın ayaklarını öpecek gibi diz üstü çökerek hançerini I.Murat’ın kalbine saplamıştır, diye izah anlatır.

Yabancı kaynaklarda daha farklı anlatımlara rastlarız: “I.Kosova Savaşı’nda Miloš Obilić, kendisini esir olarak göstererek I.Murat’ın yanına gitmiş ve bir fırsatını bularak bıçakla yaralamış, daha sonra Padişahın adamları tarafından linç edilmiştir”.

Hikâyenin Sırp versiyonuna göre; “Murat otağında yayılırken, Türk askeri kılığında otağa giren Miloš Obilić, Sultan’ın yanına yaklaşmayı başarır ve tahtında oturan Sultan Murat’ı zehirli hançeri ile öldürür”.

Olayın sonrasında muhafızlar hemen katilin üzerine atladılarsa da çok kuvvetli ve çevik biri olan Miloš üç defa kendisine hücum edenlerden kurtulmayı başarmış fakat ırmak kenarında bıraktığı atına yetişemeyerek yakalanıp öldürülmüştür. Sultan Murat, ağır yaralı olmasına rağmen savaşın neticelenmesine kadar dayanabilmiş hatta Miloš’un kayınpederi Lazar Hrebelyanović de esir edilerek padişahın çadırına götürüldüğünde yaralı Sultan’ın son sözleri onun da idamını istemek olmuştur. Zaten bu hadiseden sonra Osmanlı hükümdarlarının huzuruna çıkacak yabancıların, devlet görevlileri tarafından iki koluna girilmek suretiyle padişahın eteğini öpmelerine izin verildi.

Miloš’un gözü kara bu fedailiğin ardında kendisini ‘Türklerle işbirliği ve hainlik suçlamalarından kurtulup kendini temize çıkarmak niyeti bulunmaktadır. Nitekim padişahın çok yakınına kadar gelebilen ve padişaha bu derece sokulabilen samimiyette ve ilişkide söz konusu kendisi hakkında yapıla gelen dedikoduların gerçeklik payı olmalıdır. Yani Miloš’un aslında hakkında söylendiği gibi Türklerle işbirliğinde bulunan bir ajan, yani milleti Sırplara ihanet eden bir hain ama sonradan kendini temize çıkarmak içinse ölümü göze alan bir kahraman.

Daha sonra Sırplar, Kosova Ovası’nda Murat’ın öldürüldüğü yere ve Sultan Murat Türbesi’nin (sadece iç organları gömülüdür; benzer tahnit işlemi ileride Zigetvar’da Kanuni’nin naşı için de uygulanacaktır) tam karşısına 15 m.lik bir Anıt Mezar dikmişler, yere de kahramanlarının adına izafeten Obilić diye isimlendirmişlerdir. 1989 yılında (Kasap) Slobodan Milosević bu anıt önünde yaptığı konuşmasında “bu anıt bizim 600 yıllık nefretimizin, intikamımızın anıtıdır” demiştir. Aslında 1912’ye kadar Tophane olarak adlandırılan yer son birkaç yıldır Obilić diye anılmaya başlandı. Şuan ki Arnavut asıllı Belediye Başkanı Recep Kelani tarafından bu ismin Kastriot olarak değiştirileceği sözü verilmiştir. Bursa-Osmangazi Belediyesi tarafından, son birkaç yıldır 10 Ağustos’ta Priština -Obilić’te Sultan Murat’ı anma törenleri düzenlenmektedir.

10–15–28 Haziran 1389; farklı kaynaklarda farklı günler. Yalnız Sırplar için unutulmaz, biz Türkler için de hatırlanacak bir tarihtir. Sonucuyla Osmanlıların Balkanlara yerleştiği bir savaştır. Osmanlı ordusunda top ilk kez bu savaşta kullanılmıştır. Asıl sorun Türk tarihçileriyle Sırp tarihçilerinin ve diğer ulusların tarihçilerinin anlatımları birbirinden neden bu kadar farklı? Tarihler birbirini asla tutmuyor? Tarih olarak Hicri ve Miladi çevirimlerden kaynaklanan ya da Osmanlı ordusunun Kosova Ovası’na geldiği ve savaşa tutuşulduğu tarihler itibariyle de bir nebze farklılıkları anlarım ama benim dikkat ettiğim özellikle bu savaş ve olayları üzerine farklı kaynakların çok değişik ve birbiriyle çelişir ifadelere yer vermeleridir.

Bir noktaya çok dikkatli bakıldığında sanki iki tarafın bazı farklı ifadelerinde bazı ipuçları yakalamak mümkün: örneğin; bizim kaynaklarımızdaki söylem, Sultan’a böylesi bir kalleşliği beklemeyen ve önceden sezinleyemeyen saray erkânının veya orada bulunan efradın açıklamalarıyla gelişip Osmanlı vakayınüvistlerinin yorumlarıyla yukarıdaki hale gelmiş olabilir. Onların yorumları ise daha çok söz konusu işbirliğini ve bir bakıma ihaneti gizleyen tarzda olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır. Hatta bazı Sırp kaynaklarında böyle bir kişinin yaşadığı bile yadsınır; farklı isim ve kişilikler yakıştırılır vs. Her neyse “tarihi tarihçilere bırakalım” sözünü tekrarlayarak bu hususun araştırılması gereken tarihi hadiselerden biri olduğunu vurgulayalım.

Okuyucularımıza Sultan I.Murat (Hüdavendigâr)’ı kısaca hatırlatmakta fayda var: padişahlık sırası 3, saltanat süresi (1359 – 1389) 30 yıl, doğumu 1326, kendisine “hükümdar ve bey” anlamına gelen ‘hüdavendigâr’ unvanı verilmiştir. Sancak sistemiyle başa geçen ilk hükümdardır. ‘Sultan’ unvanı ilk kez I. Murat zamanında kullanılmıştır. Babası Orhan ve dedesi Osman daha çok ‘bey’ ve ‘gazi’ olarak çağrılmışlardır. Başkenti Bursa’dan Edirne’ye taşıyan padişahtır. Yeniçeri ocağı onun zamanında kurulmuştur. Çocukları; Yıldırım Beyazıt (kendinden sonraki padişah), Yakub Çelebi, Savcı Bey ve İbrahim, Nefise ve Sultan Hatunlardır. Bursa’da meftundur.

Not: Makedonca ve Sırpça kaynaklardan Türkçeye çeviriler eşim Makedonca ve Sırpça Rehber Rukiye Tunçer tarafından yapılmıştır.

http://www.tumgazeteler.com/?a=2922626

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=milos%20obilic

http://tr.wikipedia.org/wiki/Milo%C5%A1_Obili%C4%87

http://www.turkgundem.net/icerik/index.php?option=com_content&task=view&id=4747&Itemid=2

http://forum.efsanekomutan.org/tarihten-sayfalar/4838-tek-sehit-osmanli-padisahi-1murat.html

ETİKETLER: , , ,
YORUMLAR
  1. Arzu BALIK dedi ki:

    Sayın Tunçer,
    İyi bildiğimizi sandığımız ama yazınızı okuyunca öyle olmadığını anladığımız, verdiğiniz ayrıntılarda bazı önemli ipuçlarını yakaladığımız güzel bir yazı olmuş. Eline sağlık. Teşekkürler.

  2. Anonim dedi ki:

    Merha Asil kardesim.Konce icin bir yazi yazmissiniz daha yeni okudum.Cok begendim elinize saglik.Köyumuzden cok akademisiyenler cikti bugune kadar ama kimse kalkip ta böyle bir seye cesaret etmadi.Sizi kutluyorum cokta guzel yazmissiniz.Böyle bir seyi uzun zaman kendi imkanlarim icinde kaynak aradim ama cok ta yazili bir sey bulamadim.1evvel Uskupte bir kitapci dukaninda Turkceden maked.cevirili Istanbul muzesinden Osmanli nufus sayimina denk geldim Koncede 1700-1800senesi arasinda 23-25 kisi turk ve 40-50 arasinda makedon kayitli idi.ve o sayimda Caminin oldugunu yazmiyor am kilosenin oldugunu yaziyordu.Konce isminin uzeride cok degisik seyler duyduk ama senin yazdiklarin bir hangi kaynaya dayali ise olabilir tam olsun.Babamin anlatigina göre konce camisinin duvarinda insa eden ustanin adi yazili imis ve Marko isminde bir kristiyan imis.Malesef sonraki yillarda duvarlari badana oldugunda her sey kaybolur.