site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir

Korona’nın bile bir haysiyeti var…

31.03.2020
A+
A-

Bu sistemden hep kaçtık. Çünkü tehlikeliydi. Bir kere bulaştınız mı ya vergi dairesinde ya hastanede ya mahkemede pis tırnaklarını etinize geçirmeden kurtulamazdınız.

Yoksulun kuru ekmeğe razı edilip bir de üzene şükür etmesi tavsiye edildikten sonra bir ekmek ve bir tavsiye için üzerine teşekkür bekleyen iğrenç bir gerçekti bu sistem.

Korona geldi. Günde üç paket sigara içiyorum. Acaba bana ne yapar? Zamanında nasihat dinleyip sağlığımıza dikkat etseydik tedbirimizi alır evde keyfimize bakardık diye düşünürken gözüm televizyona takıldı. Otobüs koltuklarında her sırada 2 yolcunun oturmasını ön gören kanundan sonra bilet fiyatları da iki hatta üç katına çıkmıştı.

“Biz” dedi adam. “Biz gidemeyiz. Çünkü bizden 500 lira istiyorlar” Allah bu serbest piyasanın cezasını versin. Bu sistemi yerle yeksan etsin. Devlet kanunu çıkarıp aradan çekilince, düzen yine otogarlarda hazırlıksız yakaladığı yoksullara saldırmış ve onları bir kere daha perişan etmişti. Anladım ki bu sistem koronadan da sigaradan da dünyadaki bütün zararlı alışkanlıklardan birkaç kat daha tehlikeli.

Baksanıza koronanın bile bir şerefi var. Bir raconu var. Yaşlıların canını alıp, gençlere dokunmuyor. Bu sistemin ne haysiyeti ne raconu var. Bu sistem sadece şerefe kastediyor.

Şüphesiz bu vurguncu düzen gücünü neoliberal iktisattan, serbest piyasadan ve bunlar yetmezmiş gibi ülkemizde bunların üzerine bindirilmiş ahlaksızlık ve liyakatsızlıktan alıyor. Yani hem yol yanlış hem yolu gitmeye çalıştığımız otobüs arızalı.

Ziya Gökalp: “Endüstride ileri gitmiş milletlerin ekonomi kitaplarını, değişmez kutsal kitap kaideleri gibi okutmaya ve böyle bir devlet ekonomisinin peşinden gitmeye kalktıkça, çökmeye doğru gideceğimizden şüphe etmeyiniz.” diyordu.

Bu eşsiz bir uyarıdır. Çünkü bizim sömürgelerimiz yoktu ve hiç olmamıştı. Yani sistemi beslemek için dışarıdan emek, sermaye ve ham madde takviyesi yapmamıza imkan yoktu.

Durum böyle olunca yoksulluk çoğaldı, altta kalanın canı çıktı, işsizlik arttı. Üsttekilerin alttakileri sömürdüğü, alttakilerin ahlaksız olanlarının da kendi sınıflarını dolandırdıkları ve ortada bir yerlerde kalanların da fırsatını bulduklarında hem alttakilerden hem üsttekilerden bir şeyler kopardıkları bir tımarhaneye dönüştük.

Karşımızda birkaç asırlık dev şirketler, merkez bankaları kuran aileler ve yine trilyonluk tasarruflar varken; onlarla aynı ipte yürümeye başladık ve doğal olarak ipten sürekli düşen akabinde borçla sömürülerek her şeyi elinden alınan bir zavallıya dönüştük.

Liberalizmin Türkiye laboratuvarı incelendiğinde görülecektir ki devlet ve hür teşebbüsün birbirini dengelemediği, devletin denetim görevini yerine getirmediği bizim gibi ülkeler için bu sistem tam bir faciadır.

Biz parasızlıktan sokağa çıkma yasağı ilan edemeyen bir ülkeyiz. Biz en ufak bir karışıklık anında herkesin kendi başının çaresine bakması gereken bir ülkeyiz. Biz vurguncu düzenin eline esir düşmüş yoksul bir milletiz.

Sokaklarda görünmez bir düşman kol gezerken bizim zenginimiz dostlarına Korona testi yapar. Bizim milletvekilimizin oğlu internetten Korona testi satar. Bizim yoksulumuz ise sabahın köründe yollara düşer. Yüzlerce arkadaşıyla aynı şantiye de çalışır, aynı yemekhane de yemek yer. O ve ailesi Allah’a emanettir.

Evet, Batı’nın sömürgeleri vardır ve onlar devlet, işçi, patron, genç, yaşlı, işsiz hep beraber yıllardır bu sömürgelerin sırtında yaşamakta ve sömürü gelirlerini paylaşmaktadırlar. Bu gelirler azalmaya başladığında neler olduğunu Paris sokaklarını yakıp yıkan insanları izlerken hep beraber gördük.

Bu çok tehlikeli günlerde bile vatandaşlarına bakamayacak kadar dara düşmüş bir devlet hepimizi düşündürmeli. Bugün kendi kitaplarımızı/hikayemizi yazmazsak ne zaman yazacağız?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.