site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir
11.12.2019
A+
A-

“Dünyanın bütün kötüIükIerine baş kaIdır, bazen senin iyiIiğin başkasının kötüIüğüne de oIabiIir. Kendi iyiIiğine de baş kaIdır.’’

Yukarıdaki söz Yaşar Kemal’in muhteşem bulduğum bir sözüdür değerli okuyucular. Hiçbir tercümeye açıklamaya ihtiyaç duymayacak kadar yalın bir dille dürüstlük, ahlak ve ilkeli bir yaşam biçimine dair söylenmiş ender sözlerden biri olduğunu düşünüyorum. Toplumu oluşturan her bireyin bu ve benzeri sözlerin paralelinde hareket ettiğini hayal edebiliyor musunuz? Özellikle bu ülkede siyasi figürlerin böyle bir düşünce ye sahip olduğunu hayal edin meselâ…

Biliyorum, son yıllarda gördüğümüz özellikle siyasi aktörlerin söylediğine, yaptığına şahit olmuşluğunuza dayanarak; yukarıdaki sözlerim için, ayakları yerden kesilmiş uçmak seviyesinde bir hayal ürünü diye geçiriyorsunuz aklınızdan. Yerden göğe kadar haklısınız…

Ne yazıktır ki; bu ülkede özellikle siyasilerin (aslında vatandaşa örnek olması gerekirken) dün söylediğinden bugün çark etmesi, dün asla yapmam dediğini bugün seve seve ve hatta şuursuz bir arzuyla ifâ etmesi, yazı başlığında kullandığım ifadenin aslında kimleri yada neyi tarif ettiğine dair beni şüpheye düşürdüğünü itiraf etmek zorundayım. Benim bildiğim; Rakkasın, dansı meslek edinmiş kimse ile duvar saatlerinde bulunup bir o yana bir bu yana sallanıp duran sarkaç olduğudur. Günümüzden geriye doğru vereceğim birkaç örnekle, Rakkasın tarifini siz değerli okuyucularımın takdirine bırakıyorum. İşin acı tarafı da şudur ki; siyasilerden bu atraksiyonları gören, aklı selim sahibi olamayan bireylere de bu ilkesizliğin sirayet ediyor olmasıdır. Şöyle bir etrafınıza baktığınızda, bir duruşu olmayan, ilkesiz, menfaatinin gerektirdiği şartlara göre kişilik değiştiren onlarca insana rastlayabilirsiniz.

Detaylarına girmeden hatırlatmak istediğim, bir Termik Santraller konusu var değerli okuyucular. 20 Kasım 2019 tarihinde “Ben halk sağlığı uzmanıyım. Termik santraller 1 dakika bile filtresiz çalışmamalı. Bu akciğer hastalıklarının, kanserin direkt sebebi. Meclis’te son ana kadar mücadele edeceğim” diye açıklama yapan MHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Kahramanmaraş Milletvekili Prof. Dr. Sefer Aycan, bu ifadeleri kullandıktan sadece bir gün sonra, 21 Kasım 2019 tarihinde TBMM’de termik santrallerin 2 buçuk yıl daha filtresiz çalışması için hazırlanan yasaya kabul oyu vererek, geçmişte Süleyman Demirel’den hafızalarımıza kazınmış ‘’dün dündür bugün de bugün’’ dönüşüne elli kere rahmet okutmuştur meselâ.Tabi burada bir ayrıntının altını çizmek istiyorum. Yukarıda, siyasilerin vatandaşa örnek olması gerektiğini vurgulamıştım, burada da liderlerin duruşlarıyla örnek olduğu muhakkaktır. Yani çok ta uzak değil, birkaç yıl öncesi itibariyle, (kendi şahsımda, o düzeydeki sözleri asla tasvip etmedim) ağıza alınmayacak ifadelerle saldırdığı tarafın yanında durmaktan öte, o tarafın her talimatını harfiyen yerine getiren liderlerin olduğu yerde, bir milletvekilinin bu kadar yakın zamanda, bu derecede u dönüşü yapması olağandır diye düşünüyorum. Yani bu durumdan Sefer Ayca’nın günah keçisi olarak çıkarılmasına da karşıyım.

Bu örnekten daha geriye gittiğimizde, benzeri u dönüşlerinin yaşandığına dair onlarca örnek verebilirim değerli okuyucular. Meselâ.şuan da, şimdi aklıma gelen bir ayrıntı var. Kimdi o? Bir tarihte ‘’Türkçe Olimpiyatları’’ isimli garabette sahneye çıkıp, ‘’buradan sevgili hoca efendimize gönülden selam, sevgi ve muhabbetlerimizi gönderiyorum’’ dedikten sadece birkaç yıl sonra, ağzını her açtığında, Pensilvanya’daki malum manyağı yıkayıp seren eski bir Büyük Şehir Belediye Başkanı…

Ve her sabah çıktığı bir televizyon kanalının ekranında (üstelik adeta hatim indirecekmiş gibi, dualar eşliğinde) haber sunan, güç ve iktidar yalakası bir sipiker vardı ki; o günlerde aldığı talimat gereği ‘’Sayın Fethullah Gülen yüreğimiz buruk, siz olmadan burada eğlenemiyoruz, yeterince coşamıyoruz ve onları yeterince coşkuyla alkışlayamıyoruz, (Türkçe Olimpiyatlarına katılan, dünyanın bir çok ülkesinden gelmiş çocuklardan bahsediyor) dönün artık, özledik’’ diye; yine malum terör örgütü liderine vıcık vıcık yağa bulanmış methiyeler diziyorken, bugün yine aynı kanalda, yine aldığı talimatlar doğrultusunda (sanki ondan daha anti fetöcü yokmuş gibi) salyalar dökmesi karşısında, samimi olduğuna dair bir inanca sahip aklı kıtlar var mıdır diye merak içindeyim değerli okuyucular.

Televizyon kanalından söz açılınca; aklıma Hüseyin Gülerce diye bir isim de geldi. 30-40 yıl kadar bir süre boyunca, Pensilvanya’daki ahlaksızın talimatlarının Türkiye’de eyleme dönüştürülmesinin en etkin takipçisi olan, 15 Temmuz öncesine kadar hizmet hareketi diye adlandırdıkları garabet için ballandıra ballandıra kanal kanal dolaşıp methiyeler dizen bu adam, şimdi yine malum bir kanalda aşağı Fetö,yukarı Fetö diye akademik (!) açıklamalarda bulunuyor meselâ.. Sadece bu örneğin bile, Rakkas ifadesinin neyi tarif ettiğine dair şüpheye düşmemdeki en etkin sebep olacağını düşünüyorum.

Örnekleri sıralamak mümkün ama yukarıda da ifade ettiğim gibi, ne yazıktır ki siyasi figürlerden gördüklerinin kendi kişiliklerine sirayet etmesiyle gaflet uykusuna yatmış bir kesim var değerli okuyucular.

Bugün söylenenleri de alkışlıyor ama; dün, bugünkü söylemin tam zıttındaki söylemleri de alkışlamış.

Bugünkü hamâsi nutuklara da alkış tutuyor ama, dün CIA uşağı teröristin buradaki tetikçileri Kozmik Odalara kadar sokulup; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Genel Kurmay Başkanı bin türlü kumpaslarla törörist diye zindanlara kapatılırken de olanları sorgulamak bir yana, çılgınca alkışlamış.

Dönem itibariyle ülkemizin güvenliği doğrultusunda haklı olarak düzenlenen operasyonlar için desteğini açıklarken milliyetçiliği kimselere bırakmayan bu güruh, Mehmetçiğin bölgedeki teröristlere karşı verdiği mücadele için, sohbet ortamlarında ve sosyal medya sayfalarında destansı methiyeler dizip alkışlıyor ama; geçmişteki yanlış dış politikalarla, aynı teröristler ülkemiz sınırları içerisinden geçirilip bulundukları bölgeye yerleştirilirken de alkışlamış.

Dediğim gibi, örnekleri çoğaltmak mümkün, ama saymaya kalksak bu köşeye sığmaz…

Dolayısıyla daha fazla uzatmayıp; Yaşar Kemal’in sözüyle başladığım bu yazıyı, ilkesizliğin toplumun bir kısmına sirayet ederek, bir ahlak çöküntüsüne sebep olmasına dair kaygılarımı vurgulaması fikrimden yola çıkarak; Tanzimat dönemi edebiyatçılarından Şemseddin Sâmi’nin şu sözüyle bitirmek istiyorum değerli okuyucular;

“Ben milliyetini açıktan açığa söyleyenlerden değil, damarlarındaki kanın cinsini zaman ve muhite göre değiştirenlerden çekinirim’’

ETİKETLER: ,
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
26 Mart 2024
19 Mart 2024
20 Şubat 2024
4 Şubat 2024
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.