site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir

Yılmaz Özdil Efes’i yazdı

Yılmaz Özdil Efes’i yazdı
09.07.2015
A+
A-

yilmaz-ozdil-efes2

Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil Efes’i yazdı. İşte Sözcü Gazetesinde yayınlanan o yazı;

Dr. Klaus Wölfer’e iletilmesi ricasıyla… Avusturya Ankara Büyükelçiliği, Atatürk Bulvarı, 189, Kavaklıdere, Ankara.)

*

Sayın Büyükelçi…
İzmir sınırları içinde bulunan Efes antik kentini, tee 1893 yılından beri, iğneyle kuyu kazar gibi günışığına çıkarıyorsunuz.
Ordinaryüs profesör Otto Bendorf, Efes’te kazılara başladığında, bu topraklarda henüz padişahlık vardı, bizim başımızda zat-ı şahane Abdülhamid han hazretleri oturuyordu, ne zamandan beri kazdığınızı düşünün gari.

*

Efes, 2 bin 300 yaşında… Milattan önce 6 bin yılına uzanan izleri var. Biz Türklerin İtalya’ya yaptığımız bayram tatili seyahatinden sonra “ay şekerim muhteşem” diye anlata anlata bitiremediğimiz Roma’daki Colloseum, Efes’in yanında anca kümes olur.
Ama malum, bizim umurumuzda bile değildir. Biz daha çok, hangi kıyı şeridini kime peşkeş çekeriz, karaparayla nasıl otel dikeriz, caanım domates tarlalarına yazlık sitelerini nasıl kondururuz, müzelerdeki eserleri nasıl araklarız, o işlerle ilgiliyiz.
Harabe bizi bozar!

*

Neyse ki, siz sahip çıktınız… Efes’teki arkeolojik kazıları yürütebilmek için, tee 1898 yılında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nü kurdunuz.
Avusturya-Macaristan imparatorluğu yıkıldı, Osmanlı imparatorluğu ortadan kalktı, cumhuriyetler kuruldu, birinci dünya savaşı, ikinci dünya savaşı, bana mısın demediniz, Efes’teki kazılara devam ettiniz.
Avusturya Efes Dostları Derneği kurdunuz, sponsorlar buldunuz.
Sizin ülkenin, Bank Austria, Credit Anstalt, Onau, Evn, Kallgerbau, Österreichische Lotterien, Rzb, Siemens, Strabag, MetallbauIber, Generali, Obb, Vatech gibi firmaları para verdi, kazıları finanse ettiniz.
Viyana’da Efes Müzesi açtınız.
Avusturya Bilimler Akademisi’ni seferber ettiniz.
Çocukluğumdan beri sabırsızlıkla beklediğim, kazılarını adeta santim santim takip ettiğim “yamaç evleri”ni hizmete açtınız. Üzerini özel bir malzemeyle kaplayıp, arkeoloji mabedine çevirdiniz, ağustosun 50 derecelik güneşinde bile püfür püfür gezilmesini sağladınız.
Yangından korumak için itfaiye aracı bile hibe ettiniz.

*

Biz bu arada, Efes’e gelen turistleri kazıkladık. Bize göre her kadın turist orospu olduğu için, elalemin kadınlarına kızlarına sarkıntılık ettik. Eşşek yükü bilet parası kesmemize rağmen, girişteki tırışkadan tuvalet kulübesini bile zor koyduk. Başka da bi boka yaramadık.

*

Sizin sayenizde, her yıl 2 milyon kişiyi mıknatıs gibi kendine çekiyor Efes… Sadece arkeolojik değil, jeolojik, coğrafik, botanik ve antropolojik araştırmalar da yapıyorsunuz. Mesela, Efes bölgesinin milattan önce 8’inci yüzyılda sahip olduğu bitki örtüsünü öğrendik. Karotlu sondajlarınız sayesinde, milattan önce 1630 yılında, taa Santorini adasında meydana gelen yanardağı patlamasına ait küllerin izine ulaştık. Romalıların bağcılık, şarapçılık yöntemlerini bulduk.

*

Bayrak yarışı misali, bugüne kadar 180’den fazla Avusturyalı arkeolog, Efes’te çalıştı. Kazı başkanlığını 2010’dan beri Sabina Ladstatter yürütüyor. Uzmanlık alanı “seramik” olan Sabina Ladstatter, 2011 yılında Avusturya’da “Yılın Bilim İnsanı” seçildi.

*

Bakın “seramik” deyince aklıma geldi… İstanbul’un 8 bin 500 senelik tarihini ortaya çıkaran seramikler bulundu, bizim asrın lideri “üç beş çanak çömlek yüzünden inşaatlar gecikiyor” dedi.
Siz Sabina’yı yılın bilim insanı seçtiniz, biz bu asrın liderini cumhurbaşkanı seçtik!

*

(Türkiye’ye ne zaman Avusturya cumhurbaşkanı veya başbakanı gelse, mutlaka Efes’i ziyarete gider. Antarktika hariç, dünyadaki bütün ülkelere giden asrın liderinin, henüz Efes’e gittiği görülmemiştir.)

*

Uzun lafın kısası…
Biz Türkler yüzyıllardır “Viyana kuşatması” muhabbeti yaparız.
Viyana’yı alamadık ama, sayenizde Efes’in sahibi olduk.
Aksi istikamette sefere çıktınız, arkeologlarınızı gönderdiniz, Türkiye Cumhuriyeti’ne Efes’i kazandırdınız.

*

Ve, Unesco Dünya Kültür Mirası listesine girmesini sağladınız.

*

Hal böyleyken… Akp’nin kültür bakanı açıklama yaptı, “bakanlığımız ve ilgili kurum ve kuruluşlar yoğun ve titiz bir çalışma yürüttü, tarihe ve kültüre gösterdiğimiz önemin meyvelerini topluyoruz” dedi.

*

Ak Saray danışmanı Binali Yıldırım ise, “İzmir milletvekili ve bakanı olarak, emeğimin olduğunu düşündüğüm bu kararla gurur duydum” dedi.

*

Sayın büyükelçi…
Bu mektubu size, nalıncı keseri misali, herşeyi kendine yontan bu bakanların açıklamaları yüzünden yazıyorum.

*

Türkiye’nin bu tiplerden ibaret olmadığını bilmenizi isterim.

*

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ve bir İzmirli olarak… Efes antik kentini hem bize, hem dünya mirasına kazandırdığınız için, sizin şahsınızda, 1893’ten bu yana, emeği geçen herkese yürekten teşekkür ederim.
Yılmaz Özdil-Sözcü Gazetesi

YORUMLAR
  1. yazar dedi ki:

    Keşke Yılmaz Özdil Efes ile ilgili bir şey yazmasaydı.Çünkü onların yazdıkları veya tuttukları partiler hep muhalefette kalıyor.

    1. çizer dedi ki:

      Komiksin.

  2. ALİ CAN dedi ki:

    YILMAZ ÖZDİL’e iletilmesi ricasıyla… Avusturya Ankara Büyükelçiliği, Atatürk Bulvarı, 189, Kavaklıdere, Ankara.) Adresi bu değil ama bugünlerde kendisine bir onur nişanı verilir, yani oralardadır muhtemelen.
    Osmanlı İmparatorluğu’nun bağmsızlığını yitirmeye başladığı ve aslan cesametine hasta adam denmeye başlandığı günlerde; demiryolu mühendisi,botanikçi,misyoner ve bunun gibi nice ünvanın arkasına gizlenen pek çok tarihi eser kaçakçısı yurdumuza akın etmeye başladı. Oryantalistlerin düşlerinde oluşturdukları Doğu, 19. yy sonunda sonsuz güzelliğiyle, kaçakçılara teslim olmak zorunda kaldı. Onların Doğu (Şark) düşlerinde şu vardı;
    “Tevekkül!
    Kısmet!
    Kafes, han, kervan
    şadırvan!
    Gümüş tepsilerde rakseden sultan!
    Mihrace, padişah,
    bin bir yaşında bir şah.
    Minarelerde sallanıyor sedef nalınlar,
    burunları kınalı kadınlar ayaklarıyla gergef dokuyor.
    Rüzgarlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor!”

    Oysa ki Doğu o tarihlerde hiç de onların umduğu gibi değildi.

    Şark,
    üstünde çıplak esirlerin aç geberdiği toprak!
    Şarklıdan başka herkesin orta malı olan memleket!
    Açlığın kıtlıktan yok olduğu diyar!
    Ağzına kadar buğdayla dolu ambar!
    Avrupa’nın ambarıydı. Böyle olması istenmişti.
    Bizden başka herkesin olan memlekette istedikleri gibi davrandılar. Osmanlı Arşivlerinde yer alan onlarca belgede bir çığlık var…Tarihi eserlerin yurtdışına kaçırılmasının önlenmesi adına..Ama engel olunamamış,çünkü bağımsızlıkları yokmuş, bağımsızlığı olmayanın egemenliği olur mu?

    Sayın Özdil Troya Hazinelerini bilir misiniz? Schliemann gençliğinde okuduğu ve etkilendiği İlyada destanı nedeniyle Troya’yı bulmayı hayatının hedefi haline getirmiş.
    Okumadığı halde, altına hucüm döneminde Kaliforniya’da bankacılık, Kırım Savaşı’nda Rus Ordusu’na malzeme tedariği gibi kimsenin aklına gelmeyecek işlere kalkıştığı için inanılmaz paralar kazanmış.
    Bu paralarla Hisarlık’ta kazılara girişmiş.
    Neticede Troya’yı ve günün birinde hazineyi ortaya çıkarmış.
    Bulduğu hazineyi gizlice Osmanlı İmparatorluğu’ndan kaçırmış.
    Müzelere satmayı denemiş ancak elindekilerin gerçek olduğuna dair bir kanıta sahip olmadığı için başaramamış.
    1890 yılında ölümünden kısa bir süre önce Troya Hazinesi’ni Berlin Ulusal Müzesi’ne armağan etmiş.
    Hazinenin ikinci serüveni 1945 yılında Berlin düştüğünde başlıyor.
    Nazilerin Rusya’da yaptıkları vahşetin, tahribatın öcünü almak isteyen Ruslar ellerine ne geçerse yağmalıyor.
    İşte bu yağmalama sırasında Berlin Hayvanat Bahçesi’nin altındaki bir sığınakta Troya Hazinesi ele geçiriliyor.
    Hazine bu kez Rusya yolcusu. ……Daha neler neler…….Sen madem İzmirlisin o at gözlüklerini çıkar, sana yakışmıyor. Saygılarımla….

    1. HASAN İŞLER dedi ki:

      Ağzına ve kalemine sağlık Ali Hocam. Bu ülkede 1 tona yakın heykeller at arabası ile kaçırıldığı söylendi. Bu eserin kaçırılması sonucu o dönem sadece iki tane bekçi bildiğim kadarı ile görevinden alındı

      1. Anonim dedi ki:

        Kazıların yapılması için 100 yıllık yetki veren ve heykellerin kaçırılmasına göz yuman kişi o, yerlere göklere koyamadığınız Padişah Abdülhamit’in icraatıdır. Eğer eleştirecekseniz önce Padişah Abdülhamit’ten başlayın.

  3. Anonim dedi ki:

    Sana da yakışmadı Ali Can..

    1. muharrem dedi ki:

      kafan iyi herlde anonim. 2 satır daha yaz bari.

      1. Anonim dedi ki:

        Senin gibi iki satır yazıyı bile doğru dürüst yazamayan insanlara çok bile..

  4. anonim dedi ki:

    Anlattıklarınla Yılaz Özdil; kel alaka

    1. muharrem ÖZEL dedi ki:

      GERÇEKTEN SAÇMALAMIŞSIN SEN ANONİM. ALAKAYI GERÇEKTEN KURAMADINMI VAH VAH

  5. Volkan AKPINAR dedi ki:

    Bu yazıya neden celallendin? Hocam, Özdil’in yazısını da iki kere okudum, yazdıklarını 2 kere okudum, bir ilgi alaka bulamadım, ya Özdil’in yazısını okumadın, ya da bir yerlere şirin görünmek, adım duyulsun, diye yazdın herhalde. Eminim Yılmaz özdil hemen köşesinde sana cevap verecektir (!) Bir şeyler bilen insanları çok severim, saygı duyarım. Ama sen trübünlere oynamışsın be hoca sana yakıştıramadım.

    1. muharrem dedi ki:

      Hocanın yazdıklarına sen cevap vermişsin ya AKPINAR, ÖZDİLİN VERMESİNE GEREK YOK. .ÖZDİL SEVERLERİN SEVİYELERİ SENİN SAYENDE. AŞAĞI YUKARI BELLİ OLDU..ANLARSIN YA!!!

  6. murat dedi ki:

    şah dın şahbaz oldun yılmazzzzz….Kaçırılan eserlerin haddi hesabı yok…Gelenlerin se Hristiyanlık propagandası yaptığından da haberin yoktur senin…Sor bakalım etrafına o kazılardan kaç tane TC vatandaşı emeklilik hakkı kazanabilmiş….sen sadece yaz….

  7. muharrem ÖZEL dedi ki:

    volkan, eylülde okuma yazma kursları var gitsene

  8. Volkan AKPINAR dedi ki:

    Muharrem, sen o iki yazıyı 10 kez okusan da anlayamazsın. Ben Hoca’nın yazdıkları yanlış, doğru demedim. Ali Bey, zaten iyi bir tarihçi. Yazıya cevap alakalı değil dedim. Üslubundan belli oluyor senin seviyen. Yılmaz Özdil’e bile dil uzatıyorsan, sana ayıracak zamanım yok, sana cevap da yazmayacağım.

  9. Hamit Yılmaz dedi ki:

    Yılmaz özdil den ne beklersin ki. Kendi milletine düşman ecnebiye hayran. Ecnebiye hayran ol yine de kendi milletine düşman olma bari. Ali Can hocanın yazısını anlamayan ya da bağlantı kurmakta zorlanan arkadaşların da at gözlüklerini çıkarıp tekrar okumasını tavsiye ederim.

  10. ALİ CAN dedi ki:

    Arkadaşlar hepinizi çok seviyorum öncelikle onu belirteyim, ancak bize lütufmuş gibi altın tepside sunulan bu kazı meseleleri hiç de göründüğü gibi masum filan değildir. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü ‘nün hizmetlerinden bahseden ÖZDİL, Onların yaptıkları sayesinde bugün çuvalla giriş ücreti parası topladığımızdan bahsetmiş..Yani bugün bize ait olan kültür varlıklarından giriş ücreti geliri elde ediyoruz diye kendimizi suçlu hissedeceğiz. Ya Avusturyalılar’ın, İngilizler’in kaçırarak sergilediği eserlerden elde ettikleri gelirler..BU ONLARIN HAKKI MAALESEF… MENSUBU OLDUĞU MİLLETE KIYASIYA DÜŞMANLIK ETMEK SADECE BİZE MAHSUS BİR ÖZELLİK OLSA GEREKTİR. Ayrıca alakası yok diyen arkadaşlarım,Eski eser kaçakçılığı yeni başlamış bir olay değildir.
    18. yy. sonu ve 19. yy. başlarında zenginleşen batı ülkelerinde artan koleksiyon tutkusu ve antika toplama hevesi, kaçakçılığı da beraberinde getirmiştir.
    Tarihi eser bakımından, zengin olan Akdeniz ülkeleri, bu konuda dikkatleri üzerine çekmiştir. Batılı zenginler ve antika meraklıları bu ülkelerin zengin tarih ve kültürünü araştırırken bir yandan da bulunan değerli eserleri koleksiyonlarına katma yolları aramışlardır.
    Zengin bir geçmişe sahip olan Anadolu, köklü bir tarihe sahip olmanın bedelini ağır ödemiştir.
    Anadolu toprakları, 18.yy’dan itibaren batıdan gelen eski eser meraklılarının, zenginlerin ve araştırmacıların akınına uğramıştır. Bu kişiler, o dönemlerde, Anadolu’yu bölge bölge dolaşarak -izinli veya izinsiz- bir çok kazı yapmış ve bulunan eserlerin büyük bir çoğunluğunu yurt dışına götürmüşlerdir.
    Bu nedenle, Avrupa ve Amerika’daki bir çok ünlü müzede, Anadolu menşeili binlerce hatta on binlerce kültür varlığı sergilenmektedir.
    Maalesef bu devir, tarihi eserlerin gizli kaçırılmaları devri değil, resmen yağmalanmaları devri olmuştur.
    Buna karşı ilk savaş 1884 tarihli Asar-ı Atika nizamnamesi ile Osman Hamdi bey tarafından başlatılmıştır.
    Daha önceleri anıtsal yapılar, tapınaklar (Bergama Tapınağı, Mausoleum vb) sökülüp yurt dışına götürülürken, Cumhuriyet döneminde, ancak küçük boy eserler, yasal olmayan yollardan yurt dışına çıkarılmaya başlanmıştır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.