site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site rehber selçuk izmir

Ümit Acar: İstanbul Tat Vermiyor

Ümit Acar: İstanbul Tat Vermiyor
11.12.2012
A+
A-

1994’ten beri İzmir’in Selçuk İlçesi’nde yaşayan sanatçı: “Bir film çekimi için geldim, eşim Beray ile tanışınca hanım köylü oldum”

Ömrünün 32 yılını sinemaya vermiş Ümit Acar ile Kuşadası’nda buluştuğumuzda, doğrusunu söylemem gerekirse karşımda biraz kibirli, sanatçı benliği kuvvetli bir oyuncu bekliyordum. Ama Türk insanının Kurtlar Vadisi’nin Ersoy Ulubey’i olarak yakından tanıdığı Ümit Acar, daha ilk el sıkışmamızda bu önyargıları tuzla buz etti. Sıcak, samimi, içten davranışı, insana sevgi, hayata şükür dolu bakışı ile sohbetimizin 3 saat sürdüğünü fark edemedim bile.
Ümit Acar, bugüne kadar 350’den fazla film setinde bulunmuş. Benim beğeni ile izlediğim Şeytan Ayrıntı’da Gizlidir başta olmak üzere onlarca dizi filmde, yine onlarca sinema filminde rol almış. Güneydoğu’da görev yapmış bir istihbaratçıyı canlandırdığı Ersoy Ulubey karakteri, Ümit Acar’a çok daha geniş hayran kitlesi kazandırmış. ‘Derin devlet’in izdüşümü olan kirli sakallı ‘Derin adam’ karakteri kendi tabiriyle üzerine yapışmış kalmış.
İstanbul doğumlu Ümit Acar, 1994’ten beri İzmir’in Selçuk İlçesi’nde yaşıyor. “Bir film çekimi için geldim, eşim Beray ile tanışınca hanım köylü oldum” diyor Acar. Her sabah 06.00’da kalkıp koşuyor, bisiklete biniyor. Aynı zamanda musiki hocası. Udunu keyifle dinlediğim Ümit Acar’ın yeni hedefi klarnet çalmak. Acar, “Klarnet çalmayı 58 yaşından sonra öğreneceğim. Öğrenmenin yaşı yok” diye konuşuyor.

– Selçuk’ta yaşama fikri nasıl doğdu?
Ben İstanbul doğumluyum. Kabataş’ta doğdum. 4 yaşındayken Bakırköy’e taşınmışız. Bugüne kadar 350’den fazla sette bulundum. Eshab-ı Kehf filminin çekimi için 1994’te Selçuk’a gelmiştim. Burada eşim Beray ile tanıştım. Hiç aklımda bu bölgede yaşamak yokken evlenip hanım köylü oldum. Gerçekten herkesin yaşamayı arzu ettiği bir yer burası. Yeşili bol, yaz kış havası çok güzel.

DOĞAYI SEVİYORUM
– Sizi dizilerde, filmlerde görenler sanıyorum İstanbul’da yaşadığınızı düşünüyorlar.
Evet, insanlar benim İzmir dışında yaşadığımı sanıp bana ‘hoş geldin’ diyorlar. Oysa ben kimi zaman 10 dakikalığına İstanbul’a gidip geliyorum. Halbuki evim, ailem burada. Bana haftalık bir iş programı çıkartıyorlar. ‘Perşembe saat 15.00’te sette olmalısınız’ diyorlar. Ben de atlayıp gidiyorum. İstanbul’da doğmama rağmen orada vakit geçiremiyorum. İstanbul gerçekten grileşmiş. Ben o rengi görebiliyorum. O renk tat vermiyor bana. Ağacın yeşili, denizin mavisi bir gri barındırıyor. Çekmiyor artık İstanbul, bir kirlenmişlik var.

– Selçuk’ta yaşamak nasıl bir duygu? Sizi buraya bağlayan ne?
Ben doğayı çok seviyorum. Liseye giden kızımın adını da Doğa koydum. Börtü böcekle, ağaçla, yeşille yaşamayı seviyorum. İstanbul’da bir koşu bandı gördüm. Bandın önüne ekran koymuşlar. Siz koştukça yanınızdan ağaçlar geçiyor, kelebekler ötüyor. Oysa burada çık dışarıya, koş. Sabahları saat 06.00’da uyanıyorum. Ya bisikletle ya bisikletsiz spor yapıyorum. Kimi zaman Selçuk’tan Kuşadası’na, Tire’ye bisikletle gidiyorum. Kasım ortasına kadar denize girdim.

– Oyunculuğa nasıl başladınız?
İstanbul’da Kenan Kaya adlı bir arkadaşım vardı. Hem udi, hem bestekar hem de sanat müziği okuyor. 1980’de Boğaz’a gezmeye gittik. Dönüşte koşa koşa postaneye gitmiş, benim adıma Türkiye Sinema Kralı Yarışması için başvuruda bulunmuş. Tabi ilkönce şaka yapıyor sandım ama önce çeyrek final, sonra yarı final derken Türkiye Sinema Kralı oldum. Para ödüyle beraber 5 filmde oynama fırsatını yakaladım. Öyle başladım, 32 yıl geçti. Çok sayıda dizi ve sinema filminin yanı sıra 100’den fazla reklamda rol aldım. O kadar çok reklamda oynadım ki bir dönem kendimden bıktım. Yüz eskimesi vardır ya. 20 yıldır bilinçli olarak reklam filminde oynamadım. Ama bu kadar ara yeter. Artık reklam filmi olursa oynamayı arzu ederim.

– Bir çok farklı karakteri canlandırdınız ama ‘derin adam’ karakteri daha baskın çıktı. Nasıl oldu bu?
Ben 10-12 yıldır kirli sakallı dolaşıyorum. Estağfurullah Yokuşu diye bir çalışma yaptık. Hümeyra, Hande Ataizi’nin de olduğu bir kadro ile çalıştık. Film çok tuttu ama bir nedenle 9. bölümde yayından kaldırıldı. Orada oyuncu kadrosu da mekanlar da çok oturuyordu. Ben de Kadavra Süleyman karakterini oynadım. Örneğin gençler kaşlarını kesiyor şimdi. Bakıyorum Barcelona’daki bir futbolcu da, Manchester’a gol atan Burak da kaşlarını kesiyor. O modayı çıkaran benim. Çünkü o filmde kaşlarımı kesmiştim. Bu karakter orada şekillendi. Ben çok farklı karakterler oynadım ama orada bu derinlilik yakıştırıldı. Peş peşe bu yönde teklifler geldi. Kurtlar Vadisi’nde Ersoy Ulubey tiplemesi çok ses getirdi.

TÜRKLER ÇOK ZEKİ
– Ersoy Ulubey karakteri başınıza iş açtı mı?
Çok şükür olumsuz bir şey yaşamadım. Selçuk’taki eczanemizin camlarının taşlandığı söylendi. Yalan, böyle bir şey olmadı. Türk halkı gerçekten çok zeki. Artık bunun bir film olduğunu biliyor. 25 yıl önce Edirne’de bir film çekiyoruz. Set arasında arkadaşımla konuşunca gençler çok şaşırmıştı. “Baksana bunlar konuşuyor” demişlerdi. O dönemler bitti artık. Beğeni düzeyi yükseldi.

– Şu an yeni bir film çalışmanız var mı?
Kurtlar Vadisi’nden sonra Kemal Tahir’in romanı Kurt Kanunu’nun filminde oynadım. Atatürk’e yapılan suikastı önlemeye çalışan Kara Kemal’i oynadım. Hemen ardından festivaller için çekilen, Aralık’ta gösterilecek Açlığa Doymak adlı bir sinema filminde oynadım. Filmi Zübeyir Şaşmaz çekti. Sanıyorum ses getirecek.

– Türk dizi sektöründe müthiş bir patlama var. Sektör nereye gidiyor sizce?
Artık 44 ülkeye dizi satıyoruz. Yüzlerce dizi aynı anda başlıyor. Ama anlaşıp çalışmaya başladıktan sonra dizi tutmayabiliyor. O zaman oyuncular mağdur oluyor. Ben her dizi karşılığında belirli bir teminat yatırılmasını, planlı şekilde dizi yapılmasını öneriyorum. Dizi yayından kaldırılsa bile oyuncuya taahhüt edilen ücreti verilmeli. Böylece çok sayıda dizi olmaz, kalite artar, oyuncular da seyirciler de mağdur olmaz. Bir de telif hakkı sıkıntımız var. Kenya da Mozambik de bile telif hakkı var ama Türkiye’de yok.

ŞIMARMAK İYİDİR
– Sinema çalışanları sıkıntılarını dile getiriyor. Size göre sektörde çalışma şartları nasıl?
Amerikan sinemasının imkanlarını görüyoruz. Daha iyi şartlar olabilmeli. Sabahlara kadar çalıştığınız oluyor. Kamera karşısında dingin olmanız lazım. Yüzünüz o dinginliğini kaybediyor. Set ortamı daha estetik, rahat olmalı. Bir sanatçı şımartıldığı zaman ondan daha çok verim alırsınız.

– Uddan sonra klarnet de öğrenmeye çalışıyormuşsunuz?
Evet, 58 yaşından sonra klarnet de öğreneceğim. Öğrenmenin yaşı yok. Geçmişte İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nın bitişiğinde bir büfem vardı. Yaşlı bir beyefendi sandviç yemek için geldi. Ardından iki otobüs dolusu ilkokul öğrencisi geldi. Büfeyi adeta istila ettiler. Kenarda sandviçini yiyen o beyefendi ‘çocuklar istediklerini yesin içsin, parayı ben ödeyeceğim’ dedi. Çocuklar gittikten sonra dayanamayıp ‘Neden böyle yaptınız?’ diye sordum. Ceketinden bir kağıt çıkardı. ‘Ben 87 yaşındayım. 7 yıl önce Japonca öğrenmeye başladım. Bugün diplomamı aldım. Onu kutluyorum’ dedi. Öğrenmenin yaşı yok. Yaşamanın bir anlamı olmalı. Doktorlar kanser hastalarına bile bir hedef koymalarını istiyorlar. Hedef insanı diri tutuyor. Allah herkese zevkli uğraşılar yapma hevesi versin.

Musiki dersi veriyor
– Ud çalıyorsunuz, musiki dersi veriyorsunuz. Bu ilgi nereden kaynaklandı?
Babam çok güzel Türk Sanat Müziği söylerdi. Sanıyorum bu zevki ondan aldım. İstanbul’da TRT İzmir Radyosu Sanatçısı Erol Küçükyalçınlar’ın çalıştırdığı musiki cemiyetine gitmiştim. Sonra İstanbul Devlet Konservatuvarı, Üsküdar Musiki Cemiyeti… Türkiye’nin en önemli hocalarından ders aldım. Selçuk’ta bir cemiyet kurduk. Şef, başkanlık, hocalık yaptım. Konserler verdik. Öğrencilerim Türkiye birincisi oldu. Şimdi hem enstrüman çalan hem okuyan arkadaşlardan bir grup oluşturduk. Kuşadası’nda Elifnağme Sanat Merkezi’nde 30 kişiye hocalık yapıyorum. Bildiklerimi onlara aktarıyorum. Onların bildiklerini ben öğreniyorum.

Karlar içinde film hayali var
– Önümüzdeki dönemde nasıl bir filmde, nasıl bir rolde oynamak istersiniz?
Dünyada gelmiş geçmiş hiçbir oyuncunun ‘hah işte bu’ dediği bir rolde oynadığını düşünmüyorum. Ben 25 sene evvel Atatürk’ü canlandırdım. Muhteşem bir şeydi. Şu an dizi film ve sinema filmi olarak görüşmelerimiz var. Netleşen bir durum henüz yok. Nasip, hayırlısı neyse öyle olsun. Ben baştan sona kadar karların içinde geçen bir filmde oynamak isterdim. Kış şartlarını çok seviyorum çünkü. Bu hayalim gerçekleşti. Bir diğer hayalim de Müfreze gibi düzeyli bir askeri filmde oynamak.

– Alçakgönüllü, hayata iyimser gözlerle bakan birisiniz. Kızınızı nasıl yetiştirdiniz?
Kızımla çok iftihar ederim. En gurur duyduğum şey inanan ve mütevazı yapısı. Bir gün ilkokulda arkadaşı ‘senin baban sinema sanatçısı, benim babam şoför’ demiş. O da ‘ne olmuş senin baban şoförse benimki de aktör’ demiş. Müthiş gurur duydum. Şimdi keman öğrenmeye çalışıyor. Herhangi bir enstrüman çalsın yeter. Herkes hayatta bir enstrüman çalmalı, bir dil bilmeli, yerine göre anlatacağı fıkrası olmalı.

Sabahları spor yapıyor
– Hayata bakışınızı hangi cümlelerle anlatırsınız?
Kiç kimsenin hiç kimseye hiçbir sebeple zarar vermemesi gerektiğine inanıyorum. İnsanlar birbirlerine saygı ve sevgi göstermeli. Sabahları spor yapıyorum. İnsanlar birbirlerine selam bile vermiyor. Tanışmıyoruz ama düşman da değiliz. Bir selam yeter oysa. Hamdolsun ben inanan bir insanım. Kuran-ı Kerim’i 5 kez okudum. Hayatta insana en çok zevke veren şeyin şükretmek olduğuna inanıyorum. O şükür aslında insanın mevcudiyetine duyduğu bir saygıdır. Varsınız, yaşıyorsunuz, görüyorsunuz, duyuyorsunuz. Daha ne olsun.

SİNAN DOĞAN (YENİ ASIR GAZETESİ)

YORUMLAR
  1. engin dedi ki:

    helal olsun enişteye zevk alarak okudum çok güzel konuşmuş kendisi hemde dobra dobra

  2. Anonim dedi ki:

    sen gittin vadinin tadı kalmadı be abi.

  3. ilyas dedi ki:

    ümit eniştemiz doğru söylüyor selçuğumuz bir cennet

  4. BaronX dedi ki:

    Üstad nerede yaşanacağını iyi bilir.:))

  5. SİNKAFSİN dedi ki:

    Çok beğendim.Kişiliği sağlam adam ben buna derim.Aynen anlattığı gibi.Allah huzuru hak edene versin ….