site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir

Şeref Madalyası

05.01.2020
A+
A-

Ergenekon ve Balyoz kumpasları sürecini aratmayan tarzdaki Sözcü davasının karar duruşmasının ardından; Emin ÇÖLAŞAN 28 Aralık tarihli “Şeriatın Kestiği Parmak” başlıklı yazısına şu cümleyle başlıyordu; “Bu cezalar bizim göğüslerimize takılan şeref madalyalarıdır.”

Muhalif yazar olduğu için yazılarının yüzüne bile bakmayanlar bilmez ama, yazılarını Anap iktidarı döneminden bu yana her gün takip eden ve hatta “Turgut Nereden Koşuyor”gibi dönemine ayna tutmuş belgesel niteliğindeki kitabıyla beraber bu güne kadar her kitabını dikkatle okumuş biri olarak biliyorum ki; Emin ÇÖLAŞAN ve bu gün Sözcü çatısı altında buluşmuş olduğu ve aynı kumpasa kurban edilmeye çalışılan onurlu tüm gazeteciler , göğüslerinde onlarca şeref madalyası taşımaktadır değerli okuyucular. Zira onlar Mehmet BARLAS, Ertuğrul ÖZKÖK ve benzeri gazeteciler gibi iktidara yakın olmak konusunda istikrar sahibi olmadıkları gibi, bu coğrafyada kelli felli adamların sahtekar bir din bezirganının beşinden şuursuzca yürüdüğü sırada, o ahlaksızın ipliğini pazara çıkarıyorlardı.

Tam da burada size gazetecilik ilkeleriyle ilgili birkaç maddeyi paylaşmak istiyorum değerli okuyucular…

1. Gazeteci, bir haberin yayımlanması veya yayımlanmaması karşılığında maddi veya manevi çıkar peşinde koşmamalıdır.
2. Habere konu edilen veya edilmesi düşünülen kişi ve kurumlardan, hediye, maddi çıkar veya ayrıcalık kabul edilmemelidir.
3. Basın yayın organları masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır. Yargı süreci devam eden davalarda iddialar ve savunmalar adil ve dengeli biçimde aktarılmalıdır.
4. Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmaktır.
5. Gazeteci, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı yayın yapmamalıdır

6. Irka, milliyete, etnik kökene, cinsel kimliğe, cinsel yönelime, dile, dine ve mezhebe yönelik ayrımcılığı teşvik edecek yayın yapılmamalıdır.

Daha bir çok madde var, ancak yıllardır gazetecilik mesleğine ihanet edenlerin en çok ihlal ettiğini düşündüğüm maddeleri aktarmak istedim ki; her bir maddesinin değerli olduğuna inansam da, bunların içinde en çok önemsediğim 1. Maddedir. İşte yukarıda ÇÖLAŞAN ve arkadaşlarının, göğüslerinde onlarca şeref madalyası taşıdığını söylerken bir nevi bu ilkelerden bahsediyordum değerli okuyucular. Söz konusu gazetecilerin bulabildiğiniz tüm geçmişlerine şöyle bir bakın; iktidar sahiplerine yaltaklandıklarını, güç odaklarına karşı şirin görünme çabası içinde olduklarını, iktidar ve muktedir olanlara yakın görünerek maddi ve manevi çıkar peşinde olduklarını asla göremezsiniz.

Zamanında Fethullahçı terör örgütüne her türlü ve en başta medyatik destek verenler, örgütün Türkiye’deki bir numaralı organizasyon şefi Hüseyin GÜLERCE, Ergenekon sürecinde sayfa sayfa iftiralarla onuruyla oynandığı için intihar eden Ali TATAR’ın ardından salyalarla dolu köşesinde ‘’Hesap vermeden nereye gidiyorsun?’’ diyecek kadar gözü dönmüş Engin ARDIÇ, Fethullah üzerinden maddi kazanç sağlamış olanlardan Nagehan ALÇI ve eşi Rasim Ozan KÜTAHYALI ve daha isimleri buraya sığmayacak kadar çok gazeteci diye anılıp, gerçekte güç odaklarının tetikçiliğinden başka bir şey yapmayan omurgasızlar ellerini kollarını sallayarak geziyorken, mesleki ilkelerinden ve onurlarından asla taviz vermemiş gerçek gazetecilerin üzerine, bu gibi içi boş iddialarla hiçbir lekenin yapışmayacağı muhakkaktır. Ancak burada üzerinde durduğum asıl konu, gerçekten iddia edildiği gibi; Sözcü davası iktidarın muhaliflerine karşı yaratmaya çalıştığı bir algının sonucu mudur? Yoksa uzun yıllardan beri özellikle Emin ÇÖLAŞAN gibi, yazıp söyledikleriyle Fethullah alçağının düşmanlığını kazanmış gerçek gazetecileri hedefe koyup gerçekte Fetöye destek sağlamak isteyenlerin oyunu mudur?

Bu sorunun cevabı bugün değilse de, yakın bir gelecekte mutlaka ortaya çıkacaktır değerli okuyucular. Ancak benim burada son sözüm kendilerine muhalif olduğu için Emin ÇÖLAŞAN’ la birlikte Ergenekon benzeri kumpasların kurulduğu diğer gazetecilerimizin yaşadıklarını susarak ve hatta avuçlarını ovuşturarak izleyenleredir.

Yine aynı utanmaz suskunluktasınız. Ergenekon sürecinde de bu kadar gaflet ve delalete gömülmüş, aynı aymazlıktaydınız. Konuşacaksanız; bugün konuşun birader. Bir zaman sonra, bugün yaşananların da aslında bir karalama ve kumpas olduğu ortaya çıktıktan sonra konuşacaklarınız, bizim için yok hükmündedir.

Pensilvanya’daki şerefsizin buradaki tetikçileri Kozmik odalara giriyorken susuyordunuz. Vatanperver asker,aydın, bilim adamı, gazeteci vs. Fethullah alçağının saldırısına uğruyorken susuyordunuz. Ne zaman ki; her şey gün gibi aşikar olup hakikatler ortaya çıktı, birden bire vatanperver kesilip bağırmaya başladınız ama geçmiş olsun! Siz uyandığınızda atı alan üsküdarı çoktan geçmişti bile. Bugün halâ bütün kurumlara kadar yerleşmiş o fetöcü virüslerin henüz ayıklanamamış olduğunu görüyor,yaşıyoruz. O zaman susmuşsun, şimdi bağırıp çağırsan ne fayda?

Bugün yine bilindik Fetö taktikleriyle bu ülkenin yurtsever insanlarına aynı kumpaslar kuruluyor ve siz susuyorsunuz. Zerre kadar vicdanı olan herkes bilir ki; Bu ülkede, Fethullah alçağıyla beraber PKK ve benzeri terör örgütlerinin başına bela olmuş ve hiçbir menfaat karşılığı kalemini satmamış, en başta gelen gazetecilerden biridir Emin Çölaşan.

Dolayısıyla, Çölaşan’la beraber, diğer vatanperver gazetecileri imha etmek isteyen Fethullah alçağının kumpasları halâ tıkır tıkır işletilmeye çalışılıyor ama konuşması gerekenler çoğunluk olarak (Özellikle gazetecilik mesleğini ifa edenler) “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla sus pus oturuyorlar.

Hiçbir şey söyleyemiyorsan, mesleğinin gereği olarak sor kardeşim,sor; “yakın geçmişinde, rüşvetten ceza almışlığı bulunan bir adam, nasıl olur da iddianame yazabilir?” diye sor!!!

Ve bu aymaz takımına Ergenekon sürecinde de sarfettiğim bir cümle ile bitireyim. Bugün göz yumdukların, yarın sana göz açtırmayacak olanlardır…

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
26 Mart 2024
19 Mart 2024
20 Şubat 2024
4 Şubat 2024
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.