Daha Ne Olsun?
Daha neler duyacağız bakalım. Her duyduğumuzla yeni bir yaşa giriyoruz sanki. Ne oluyor, ne bitiyor anlamak bizim için mümkün olsa da bazıları için mümkün değil. Neler yaşanmış meğer. 2012 yılında, BM tarafından aranılan ve Türkiye’ye girişi yasak olan Yasin El Kadı Türkiye’ pasaportsuz giriş yapmış, Başbakanlık aracıyla alınıp Başbakan Erdoğan’la 3 saat görüşme yapmış. Habere göre; Yer Haliç Kongre Merkezi, tarih 14 Nisan 2012. Görüşmeyi ayarlayan Usame Kutub ve Başbakan Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan. Görüşmeye katılan 3. Şahıs MİT Müsteşarı Hakan Fidan. Ülkeye girişi yasak olan biri, yasaklı olduğu ülkede, kendisine parası kadar kefil olan Başbakan Erdoğan’la görüşüyor. Bu nasıl bir iştir, anlamak mümkün değil.
Yasin El Kadı, El Kaide’yi destekleyen kişi olarak biliniyor. Bu yüzden Amerika tarafından hala yasaklı… Usame Kutub, Müslüman Kardeşleri kuran Seyit Kutub’un yeğeni. İsimleri çarpık ilişkilere karışmış bu adamlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanıyla görüşüyorlar. Hem de Türkiye’de. Söylenecek bir şey varsa beraber söyleyelim. Bu haberden de anlaşılıyor ki, internet yasağı, bu ve benzeri haberlerin yayılmasını engellemek için konuluyor.
XXXXXXX
Çıkarılan yeni yasalarla tam bir AKP muhaberat devleti oluyoruz. Adımızdan sonraki Cumhuriyetin, yönetim şeklimiz dediğimiz demokrasinin, hukuk üstünlüğünün, her şeyden önemlisi adaletin hiçbir önemi kalmamış. Yaşadığımız topraklar, bölücülere, onların isteklerine, dinimizi bölenlere, iş adamı kılığında Türk milletin a…. koyanlara, yetim hakkı yiyenlere, yolsuzluğu yol yapanlara, talancılara, soyup soğana çevirenlere, bizi adam yerine koymayanlara telsim edilmiş. Çıkarılan yeni yasalarla, insanlar zaptı rap altına alınmak isteniyor. Hukukun üstünlüğü yerine, MİT’in üstünlüğünü tartışır olduk.
Tayyip Erdoğan ve onu ilah yapanlar tarafından her gün adım adım demokrasiden uzaklaşıyoruz. Demokrasisiz bir boyuta geçişi sağlıyoruz. Böylece Erdoğan’ın isteği olan, demokratik haklarda geri kalmış ülkeler arasında yer alan Şanghay Beşlisine resmen girmiş olmasa da, onların kriterlerinde buluşmuş olduk.
XXXXXXX
İleri demokrasi lafını ağzından düşürmeyen Erdoğan’ın, ülkeyi getirdiği noktada demokrasi, bırakın ileri gitmeyi, çok daha geriye gitmiştir. Neredeyse herkes hakkında kimle, nerede, ne zaman, nasıl buluştu, neler görüştü diye zabıt tutulacak. Hemen herkes dinlenilme korkusuyla yaşayacak. Vatandaş, yarın konuşmalarım önüme servis edilir mi acaba diye ürkecek. Evler izleme altına alındı mı acaba denilecek. Huzur ortamı yok olacak, insanlar izleniyor muyum diye birbirilerine kuşkuyla bakacak. Ne ala demokrasi! Yaşasın!
Yasin El Kadı, Başbakan Erdoğan buluşması bunları çağrıştırırken, bir de Bilal oğlanlı Allah katında ortaklık hikayesi bizi bitirdi. Bunlar ne mübarek insanlarmış Yarabbim. Yaptıkları anlaşmalar, hukuk nezdinde geçerli olmasa da, Allah katında geçerliymiş. Zaten bu zihniyetin en önemli özelliği, ‘Biz sadece Allah’a hesap veririz’ olduğuna göre, anlaşmanın Allah katında geçerliği doğru olabilir. Anlamadığım tek nokta bunlar Allah katına çıkabilecekler mi? Hangi imanla, hangi yüzle, hangi şekille Allah huzuruna çıkacaklar?
XXXXXXX
Bilinmesi gereken AKP iktidarının bittiğidir. Yok bitmediyse o zaman bu ülkenin bitişi olacaktır. Türk milleti yeniden ayağa kalkmaya hazırlanıyor. Sakarya gibi yüzüstü yerlerde çok sürünmüştür. Osmanlı’nın son dönemindeki ‘etrak-ı bi idrak Türk’ anlayışı, AKP tarafından yeniden oturtulmaya çalışılmaktadır. Unuttukları Türk insanının, bu düşünceyi Cumhuriyeti kurarken attığı, unuttuğu gerçeğidir.
Her türlü delalete, gaflete ve ihanete rağmen bu ülke ayaktadır ve ayakta kalacaktır. Temennimiz ülkemizin acilen ayrık otlarından temizlenmesidir. Yoksa bu gidişin sonu felakettir. AKP giderken her tarafta yangın çıkarıp, benden sonrası tufan demek istemektedir. Gerisi laf-ı güzaftır.
Sağlıcakla kalın!
Fikri Atılbaz