Ordu’ya Tercüman İstenirse Ne olacak?

Tarih 28 Ekim 2013. Yer Şırnak’a bağlı Cizre İlçesi. “Nusaybin’de konuşlu Hudut Tabur Komutanlığında görevli bir Er, kanuni izinli olduğu gün, bölücü terör örgütüne müzahir (arka çıkan, yardımcı olan) bir parti binasının önünden geçerken, bölücü terör örgütünün gençlik yapılanması olan Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) üyeleri tarafından bıçaklanmıştır.” Evet, Türk Silahlı Kuvvetlerinden yapılan açıklama böyle.
Bu haber nasıl okunmalı? Bu açıklamayı yapan kurum Türkiye’nin güvenliğinden sorumlu olan kurum. Bu güne kadar bölücü teröre binlerce şehit vermiş, süreçle birlikte kanın yerde kalmasına ses çıkarmamış bir yapı. Bu gün gelinen noktada Genel Kurmay Başkanı “Beni de kaybedersiniz” diyor. Asker bıçaklandıktan sonra olanları, yapılanları yazsalar konuyu çok daha iyi anlayacağız. Asker hastaneye kaldırılıp tedavi altına alınmış. Peki, askeri vuran serserilere, teröristlere ne olmuş. Yakalanmışlar mı? Yoksa sadece haber vermekle mi yetiniyorlar?
 
XXXXXXX
 
Neymiş olay, terör çetesine müzahir olan bir partinin önünde meydana gelmiş. Bu “müzahir” partinin adını vermemişler. Sürece zarar vermekten korkuyorlar herhalde. Alt tarafı bir asker bıçaklanmış, büyütecek bir şey yok. Yeter ki teröristlere bir şey olmasın. Süreç sürsün. Herifçioğulları ana avrat sövsün, devleti tehdit etsin, aman yeter ki sürece bir şey olmasın. Bu nasıl bir anlayıştır? Nasıl bir zihniyettir? Türk askerinin elini kolunu bağlayarak ne elde edeceklerini sanıyorlar?
Bu yaşanan olay karşısında da sessiz mi kalınacak? Son günlerde yaşanan olaylar gibi bu da vakayı adiyeden mi sayılacak? Askeri vesayetin bitirildiği, ileri demokratik safhaya geçildiğinin söylendiği şu günlerde Özel Paşa, hakikaten kaybolsa fark edilir mi acaba? Bunu herkesin çok iyi düşünmesi lazım… Varlığıyla yokluğu hissedilmeyecek kişiler gibi mi olur? Son yaşananlara baktığımızda bu soruyu yanıtlamak kolaylaşıyor. Bu sorunun cevabını başta sözü sarf edene, sonrasında da siz değerli okurlara bırakıyorum.
 
XXXXXXX
 
Ülke çok kritik bir dönemece girmiştir. Bir ülkenin temel unsurları olan ve bir ülkenin parçalanması için bozulması gereken 4 ana unsur; o ülkenin dili, dini, tarihi ve aile yapısıdır. Bu gün bütün bunlarla birlikte AKP iktidarı kendi elleriyle ülkeyi bölünmeye taşımakta, bu 4 ana unsur bugün çok kötü bir şekilde hırpalanmaktadır. Gerek tarihi, gerekse güncel olarak Türk kimliği silinmeye çalışılmaktadır. Yalan tarih, resmi tarih gibi nitelendirmelerle tarihimizle oynanmakta, Kurtuluş Savaşı yok sayılmaktadır. Hemen bütün milli değerlerimiz Faşist bir dönemin kalıntıları olarak görülmektedir.
Dinimiz, hadisler üzerinden Kuranı Kerim’in önüne geçme gibi bir uygulama yapılmakta, tarikat, cemaat gibi dini yapıların çokluğuna, bir de mezhepler eklenince dinde birliği bile sağlayamamaktalar. Kendi aralarında birlikteliği sağlayamayanlar, bu ülkenin kurtuluşu din birliğinde diyerek yanlış kulvarlarda koşmaya devam etmektedirler. Son yüzyıldır din birliğine rağmen, Müslüman ülkelerin arasındaki kavgaya, akıtılan kana bakarsak, bu tezin ölü olduğunu görmemek için insanın kör olması gerekmektedir. Ülkemizde dinle çokça oynanmasının sebebi iktidar için geçer akçe ve bölünme yolunda uğraşılması gereken unsurlardan biri olduğundandır.
 
XXXXXXX
 
Aile içindeki sevgi bağlarını tamamıyla koparamayanlar, aile sistemine istedikleri manevi zararı veremeyenler, ekonomik açıdan insanımızı kötü bir duruma düşürüp, açlığa mahkum etmekle amacına ulaşmak istemektedirler. Açlıkla, ekonomik zorluklarla baş başa bıraktıkları aile sisteminin böylece zarar göreceğine inananların bütün oyunları bu yöndedir.
Son tartışmalarda, anadil mevzusu devamlı bir şekilde gündeme gelmektedir. Anadilde savunma hakkı, adliyelere tercüman diyenler, hastanelerde de tercüman görevlendireceklermiş. Özel okullarda Kürtçe eğitim verilebilecek, insanlar kısır bir kavim lehçesinin içine çekilmek istenmektedir. Dilimizle oynayanlar, ortak geçmişimizle, kültürümüzle, duygu birlikteliğimizle, ortak gelecek tasavvurumuzla oynamaktadırlar.
Son tahlilde, ileriki günlerde Türk Silahlı Kuvvetlerine Kürtçe tercüman alımı ilanlarını görürsek şaşırmayalım. Komutanların verdiği komutları, Türkçe anlamıyoruz diye birileri salağa yatıp, Kürtçe konuşulmasını isterse, o zaman, emri veren komutanlar ne yapacak? Böylesi bir ülkenin birlik ve beraberlik içinde olması mümkün müdür? Bu acınılacak ortamdan kurtuluş yolu asker için de Kürtçe tercüman mı olacaktır?
Böyle bir durumda birileri kaybolsa ne anlam ifade eder?
Sağlıcakla kalın!
Fikri Atılbaz