Selçuk Haber

Selçuk’ta Ne Oldu?

korkut-soylu

Mustafa Korkut Soylu’nun kaleminden..

Malumunuz, 2014 seçimleri hayırlısıyla bitti, bir hafta süren “Hızır idi Yunus idi, Oğlan idi Kız idi” tartışmalarının akabinde, başkanlar mazbatalarını aldılar ve görevlerine başladılar. Öncelikle hayırlı olsun.

Bu seçimlerde yurt çapında en çok ilgiyi çeken yerlerden biri de ilçemiz oldu. Öyle ya, Selçuk ilçesinin uzun yıllardır vermiş olduğu bir imaj vardı, bu imajla çok bağdaşmayan bir partinin adayı “Selçuk Belediye Başkanlığı” makamına layık görülmüştü. Aman yarabbimdi, nasıl olurdu?

Herkes birbirine bu soruyu soruyordu, “nasıl olmuştu?”. Selçuk’lu olmayan, ama Selçuk’u çok seven arkadaşlarım bile aradılar beni.

–    Selçuk’ta AK Parti kazanmış doğru mu?
–    Doğru
–    Nasıl olur?
–    Basbaya olur, oldu da zaten işte
–    Ben Selçuk’u böyle bilmiyordum.

Yanlış biliyormuşsun arkadaşım, Selçuk aslında tam böyleydi, tam olarak buydu, bizim dünyanın neresinde olursa olsun yüz metreden tanıdığımız “Selçuklu” işte bu insanlardı, neyine şaşırıyorsun.

Selçuk insanı Cumhuriyet Halk Partisi’ne desteği “Cumhuriyet”ten ziyade “Halk” için veriyordu ve bundan sonra yine verecekti. Selçuk insanı, sosyokültürel, maddi durumu ne olursa olsun, hangi dünya görüşü olursa olsun, ne eğitimi almışsa alsın, “Halk”tı, “Halkçı”ydı. Selçuk insanı arasında sınıf farkı diye bir şey yok. Selçuk’ta tek bir sınıf var, bütün Selçuklular da o sınıfa mensup, birbirlerinden ayrılamıyorlar. Selçuk’taki okul birincisinin en yakın arkadaşı, beraber yediği içtiği kişi, okul sonuncusu olabiliyor arkadaşım, Selçuk’un en zengini, en fakirinin masasına otururken selamı esirgemiyor, parasını o masanın dışında bırakıp oturuyor, Selçuk’ta “A” partili “B” partilinin kapısını gece yarısı çalıp arabasını ödünç isteyebiliyor. Çünkü biz böyle büyüdük, bizim ablalarımız, ağabeylerimiz, annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz, ninelerimiz de böyle büyüdü, çocuklarımız da torunlarımız da böyle büyüyecek.

Dışarıdan gelip de Selçuk’a çakılı kalan Selçukluların da olayı bu. O insanlar kendilerini buraya ait hissediyorlar, burada kendilerini “değerli” “önemli” hissediyorlar herkes gibi. Yanındaki adamdan ne üstünsün ne aşağısın, aynısın. Bu insana huzur veriyor. Kısacası Selçuk’ta “Elitizm” diye bir olgu yok, bütün Selçuklular aynı değerde, o yüzden de buradan çıkıp Türkiye’nin neresine giderlerse gitsinler “Elit” sınıftakiler gibi davranıyorlar, çünkü kendilerinin “değerli” olduğuna inanıyorlar, kimsenin kendisinden daha “değerli” ya da “değersiz” olabileceği gibi bir olgu yok. “Sen neysen ben oyum” diyorlar, o yüzden de Selçuk dışında bir takım tepkilere ters davranışlara maruz kalıp Selçuk’a dönüyorlar.

Haddim olmadan, uzun yıllar İstanbul toprağı çiğnemiş bir Selçuk çocuğu olarak konuşacağım. O hani dizilerde filmlerde haberlerde gördüğümüz dev plazalar ve orada çalışan şık havalı insanlar var ya, onların içindeydim ben arkadaşım. Tam 8 yıl. Oradaki sistem şu: Bir adet büyük adam (patron oluyor genelde), etrafındaki biraz daha az büyük adamlar, onlardan biraz daha aşağıda az büyük adamlar, en altta da vasıfsızlar. Ve herkes de bunu kabullenmiş, bir düzen oturmuş gidiyor. Bir Selçuk çocuğu olarak ben bunu kabullenemedim işte orada, bağırıverdim bir iki sefer “Kral Çıplak” diye. E tabi bu benim için iyi olmadı. Sonrasında ben de onlara ayak uydurmaya başladım, hatta “Az Büyük Adamlar” sınıfına da çıktım, ama mutlu olamadım, çünkü ne ezmeyi becerebildim, ne ezilmeyi hazmedebildim. Etrafımda olan biteni acı içinde seyrettim, mutlu da olamadım, Selçuk’a döndüm. Çünkü Selçuk’ta dün neysem, bugün de oyum, yarın da o olacağım kendimi kimseden büyük görmediğim sürece.

İşte son seçimde olan da bu arkadaşım, Selçuk’ta aynı bu “Plaza Sistemi”ndeki işleyiş yaratılmaya çalışıldı bir grup tarafından, “Çok Önemliler” “Az Önemliler”. Bir süre sabredildi, ancak Selçuk halkı biraz uyanık davrandı, bunun olmasına izin vermedi. “Halkçı”lığı göz ardı edip “Cumhuriyetçilik” kozunu oynayan kişiye de aslında ne istediğini bildirdi. Selçuk’u yönetecek kişinin bağlı olduğu partinin amblemi çok önemli değil, “Halk” bir adayı kendine daha yakın gördü, Selçuk’a kurulduğundan beridir huzur veren yapının bozulmasına müsaade etmedi.

Çünkü bir Selçuklu, görevi, maddi durumu, statüsü ne olursa olsun diğer bir “Selçuklu” ile görüşmek için, başka bir veya birkaç “Selçuklu”dan icazet almaktan çok hoşlanmaz, toprağımız, mayamız, huyumuz böyle bizim….

Exit mobile version