Recep Tayyip Erdoğan Sonuna Kadar Haklıdır!

“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığında Türk vatanına Türk milletine ihanet olamaz, bunlar bu vatana ihanet içerisindeler. Bu ihanet içinde olanların da bu ülkenin vatandaşı olmasını doğru bulmuyorum.”

Yukarıdaki açıklamayı (Teröre yardım ve yataklık yapanları kapsamak üzere, vatandaşlıktan çıkarma düzenlemesi ilgili olarak) geçtiğimiz günlerde yapan (sabah akşam ekranlarda görmekten artık gına gelen) Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu köşeyi yıllar öncesinden bu günlere kadar takip edenler oldukça şaşıracaktır ama, ben de kendisiyle bu konuda noktasına virgülüne kadar hem fikirim ki; açıklamanın altına imzamı atmaktan da şeref duyarım. Fakat bu açıklamayı öyle üstünkörü, içeriğine kimlerin girdiğini işaret etmeden yarım bırakmanın da büyük bir eksiklik olacağını düşünüyorum. Bu bağlamda açıklamada mevzu bahis olan düzenlemeye giren ihanet eylemlerini ve bu eylemlere bulaşanları hatırlatmayı da Türkiye Cumhuriyeti’ nin bir vatandaşı olarak kendime görev sayıyorum değerli okuyucular.

Mesela Cumhuriyetin bütün kurumlarına sızarak, Atatürk ve silah arkadaşlarına karşı bir intikam ve rövanş alma hissiyatıyla TSK ya alçakça ve aşağılık iftiralar ile saldıran F tipi örgütün açtığı davalar için “Ben bu davanın savcısıyım” diyerek onların ekmeğine yağ sürenler de en az PKK sözcülüğü yapan HDP li Milletvekilleri kadar bu düzenlemenin kapsamı içerisindedir.

Aynı süreçte Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmaya yönelik eylemler ile günahsız binlerce insanımızı, yine binlerce askerimizi ve polisimizi katleden terör örgütüyle masaya oturup, fidan gibi çocuklarımızın kanları üzerinden pazarlık edip, kendi saltanatını kurmak isteyenler de yukarıdaki açıklamanın ilgi alanındadır.

Yine aynı süreçte aynı alçak kumpasların kurulduğu o davalarda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Genel Kurmay Başkanı’ nı İmralı’ daki caninin talimatlarına uyarak sanık, Bingöl’ de (1993) 33 askerimizin ölüm emrini veren bir başka caniyi tanık yapanlar, yapılmasına göz yummaktan öteye bütün iktidar olanaklarını kullanarak bu duruma yataklık edenler de aynı düzenlemenin kapsadığı ihanet eylemlerinin bizatihi suç ortaklarıdır.

En nihayet, canını ortaya koyarak terörle mücadele eden asker ve polisimizin çözüm süreci kepazeliğiyle elini kolunu bağlayıp; örgütün güneydoğu’ ya yerleşerek bölgeyi silah deposu haline getirmesine, o süreçte İmralı’yla yaptıkları pazarlığın parçası olarak çıkardıkları yargı paketleriyle 600 azılı teröristi serbest bırakarak, hergün şehitlerimizin gelmesine sebep olanlar da aynı düzenlemenin çıkış noktası olmalıdır.

Tekrarlamak gerekirse, yukarıdaki açıklamaya başından sonuna kadar katılıyorum. Ancak başta açıklamayı yapanla beraber, o en büyük ihanet sürecinin yaşandığı süreçte, yanlış olduğunu bile bile aldıkları emirleri uygulayanların bu düzenleme kapsamında er yada geç hesap vermesi gerektiği muhakkaktır.

Sonuç olarak; bu bağlamda getirmek istedikleri düzenleme kapsamında samimi olup olmadıklarını, takiye yapıp yapmadıklarını anlamamız için, bu düzenlemenin öncelikle kendileri için çalıştırılması gerekmiyor mu değerli okuyucular?…