site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site rehber selçuk izmir

Namusluymuş Namussuz!…

30.05.2020
A+
A-

Ali Rıza Öğün, kendi halinde dürüst, namuslu bir mutemettir. Bu özellikleriyle çevresinde hor görülür, kendisine saygı gösterilmezken namuslu ve dürüst olmanın karşılığını, itilip kakılarak almaktadır. İşyerindeki herkes binbir dolap çevirip para kazanırken o dürüstlükten ayrılmaz. Bir ay başı çalıştığı dairenin maaşlarını almak için Merkez Bankası’na gider. Güvenlik görevlisi daha önce istifa ettiği için yalnızdır. Çıkışta parayı iki soyguncuya kaptırır. Şüpheler Ali Rıza üzerinde yoğunlaşır. O ne kadar reddetse de, aralarında ailesinin de bulunduğu herkes paranın onda olduğunu sanır ve ortak olmaya çalışır. Böylece Ali Rıza’nın itibarı birden artar. Sonunda Ali Rıza hırsız damgası yiyerek itibar görmeye tahammül edemez hâle gelir ve çevresinden intikam almaya karar verir. Aynı esnada, kendisini darp edip soyan hırsızlar, başka bir olayda çaldıkları paralarla birlikte yakalanınca, mutemet Ali Rıza’nın masum olduğu ve dolayısıyla gerçekten namuslu olduğu ortaya çıkar.
Yukarıda konusunu okuduğunuz, Ertem Eğilmez’in yönetip, Şener Şen, Adile Naşit, Erdal Özyağcılar, Ayşen Gruda ve Ergün Uçucu gibi güçlü bir oyuncu kadrosunun yer aldığı 1984 yapımı NAMUSLU filmidir değerli okuyucular. Filmin finalinde, masumiyeti ortaya çıkmadan önce hırsızın mutemed Ali Rıza olduğunu düşünenlerin ( ahlak yoksunu olanların istediklerini elde edemeyince, nasıl çirkefleşebildiklerini göstermesi bakımından önemli bulduğum) hep bir ağızdan kullandığı şu ifadeyle son bulmaktadır değerli okuyucular:
Namusluymuş Namussuz!…

Tele1 Tv’ de her Salı saat 21:00’de yayınlanan ve Moderatörlüğünü gazeteci yazar arkadaşımız Tuba Emlek’in yaptığı MERCEK programının 26-Mayıs tarihli yayınında Tuba Emlek’in konuğu; Türkiye’nin en çok okunan köşe yazarı olmasının yanısıra, nadiren de olsa katıldığı televizyon programlarının çok yüksek reyting yapmasına da ciddi bir katkısı bulunan, Sözcü Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil oldu değerli okuyucular. Yukarıdaki filmi ve finalinde kullanılan ifadeyi aklıma getiren de yazarın Mustafa Kemal kitabının yayımlandığı günlerde kendisine gelen bir teklifi ve sonrası yaşadıklarını anlatması oldu.
Programda, günlük yazılarında olduğu gibi gündemle ilgili isabetli yorumlarının yanısıra ciddi uyarılarda bulunan Özdil’in gazetecilikle ilgili yaptığı bir yorumu da özellikle burada paylaşmak istiyorum. Günümüz Türkiye’sinde gazeteciliği yancılık, yandaşlık ve sürekli muktedirlere yalakalık yaparak ifa etmeye çalışanların çoğunlukta olduğunu düşünürsek; Yılmaz Özdil’in altını çizerek ifade ettiği şu sözlerin, gazetecilik mesleği açısından hayati önem taşıdığını düşünüyorum değerli okuyucular;
” Gazeteci merak eder, soru sorar. Dolayısıyla, yandaşlık gazeteciliğin mantığına aykırıdır ve biat edenden de gazeteci olmaz.’’
Gazeteciliğin ahlaki ve onursal kaidelerinin bir tekinden dahi ödün vermeden, hiçbir makam, mevki veya maddi menfaat karşılığı mesleğini ve kalemini satmamış, satmayacak her gazetecinin bu sözlerin altına imzasını atacağından adım kadar eminim.

Ve geldik, Tuba Emlek’in programında Yılmaz Özdil’in yaptığı o bomba açıklamaya…
Özdil, ‘’Mustafa Kemal’’ kitabının Türkiye’de gelmiş geçmiş tüm zamanların en yüksek tirajına ulaştığının görüldüğü günlerde havuz medyası dahilindeki bir basın ve medya grubundan , Sözcü Gazetesinden ayrılması şartıyla kendisine 5 Milyon Dolar verileceği teklifi geldiğini ,bunun canlı birkaç tanığı olduğunu da isimleriyle açıkladığı anda; aklıma gelen ilk soru; bir grup bir yazara, yazdığı gazeteden ayrılması için bu kadar büyük bir parayı niye teklif eder? Öyle ya, Özdil’in alışageldikleri gazeteci müsvetteleri gibi, meslek onurunu üç kuruşluk menfaat için satarak kendi istedikleri gibi konuşup yazmayacağını bilip, bu kadar parayı vermelerinin tek sebebi olabilir di, susturmak!
Bırakın teklif sahiplerinin istediği gibi yazıp konuşmayı, susmak için dahi sunulan bu teklifi anında reddetmesinden sonra yaşananlar ise, tam da yukarıda söz ettiğim filmi, finalindeki cümlenin özetlemesi gibidir değerli okuyucular.
Özdil’in yazıp söylediklerinden, oldukça rahatsız olan bu güruh; istediklerini elde edemeyince, yazarın ifadesine göre tam bir yıl sürecek bir zaman boyutunda, yine ‘’Mustafa Kemal’’ kitabı üzerinden asılsız haberler yaparak, hergün kendisini yalan ve iftira dolu haberlerle itibarsızlaştırmaya yönelik yayınlar yapılmıştır. Yani, kişiliksiz, meslek onurundan uzak, halkın haber alma hakkı için değil de, menfaat karşılığı halktan haber saklamak için gazetecilik mesleğini kullanan bu rezil guruhun ahlak anlayışlarında; görüyoruz ki namuslu olmak, namussuzluk olarak görülmektedir.
Önümüzde duran bu medyatik manzara karşısında şaşırdığımı asla söyleyemem. Zira biz bunları geçmişten, Ergenekon sürecinden de tanıyoruz.
Bugün yine kendilerini namus abidesi diye pazarlamaya kalkan bu ahlaksız güruh; Fethullah alçağının hedef gösterdiği namuslu, vatanperver insanları sayfalarında ve ekranlarında ağızlarından salyalar akıtarak, itibarsızlaştırıp linç edebilmek için her türlü rezilliği mübah görüyor, eğer baskıyla suturamayıp kendi liboşları arasına sokamamışlarsa; hapislerde çürümeleri için gazete ve ekranlarından yarattıkları sahte belgeler marifetiyle Fethullahın tetikçilerini harekete geçiriyorlardı.

Kumpas davalarından bu yana, aynı rezil tutum ve davranışlarından asla vazgeçmeyen, gazetecilik mesleğinin yüzkarası bu güruhtan tek bir kişiye olsun, doğruyu gösterebilirsek bu ülkenin geleceği için iyi bir adım atmış oluruz düşüncesiyle; bu yazıyı Joseph Pulıtzer’ in bir sözüyle bitirmek istiyorum…
‘’Ahlak ilkelerini bile bile çiğneyen, yalnızca kendi çıkarlarını gözeten, halk avcısı, fırsat düşkünü bir basın; eninde sonunda, kendisi kadar alçak bir halk yaratır.’’

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20 Şubat 2024
4 Şubat 2024
6 Ocak 2024
21 Aralık 2023
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.