Cumhuriyet öncesi bir Rum çiftliğiyken, 1924 mübadelesi ile Selanik muhacirleri yerleştirilince köy haline gelmiş. Adı da kuzeyinde yer alan zeytinliklerden dolayı Zeytinköy olmuş. Muhacirlerin yerleşmesinden sonra Denizli’nin Tavas, Erzincan’ın Tercan, İsparta’nın Yalvaç ilçelerinden, Erzurum, Sivas ve Trabzon’dan yoğun göç alarak Anadolu kültürün izlerini bir araya toplamıştır.
Son yıllarda mimari olarak çarpık bir şekilde yapılaşan zeytinköy, önündeki yaban hayatı koruması sahası nedeniyle dağlara doğru geniş bir alana yayıldığı görülmektedir.
Otantik mimarilerin bulunduğu diğer köylerin aksine, son yıllarda kentlerdeki gibi çok katlı binaların hızla arttığı ve yayıldığı görülmektedir.
Mimari teknik ve süsleme üslubu açısından Antik dünyanın en önemli kentlerinden biri olan Efes’in villalarını örnek alacaklarına, plansız bir şekilde gelişen günümüzün turizm kentlerini örnek alarak, köyden ziyade karmaşık bir kentin gecekondusu görünümüne büründüğü görülmektedir.
Koruma-Kullanma dengesi gözetmeden plansız bir şekilde gelişen turizmle birlikte bölgemizin doğal kaynak türlerinin birçoğu tahrip edilmiş ve kalan türler de her geçen yıl tehditlerle karşılaştığı görülmektedir.
Dünyanın birçok ülkesinden binlerce konuğun geldiği bu coğrafyada, geçmiş uygarlıkların çok önemli izleri koruma altına alınarak bu coğrafyada yaşayan insanların en önemli gelir kapısı olmuştur. Aynı coğrafyanın, doğanın bizlere sunduğu harika bitkilere de ev sahipliği yaptığı görülmektedir. Ne yazık ki bu doğal kaynak türlerinin hiçbir koruması olmadığından her geçen yıl tahribatlar yaşanmakta, neler kaybedildiğinin bile farkında olunamamaktadır.
Artan nüfus yoğunluğu, meydana gelen sürekli yapılaşmalar, insanların bitmez tükenmez hırsları, bilinçli ve bilinçsizce yapılan tahribatlar bölgedeki ekolojik dengeyi bozmakta, bozulmalar sonucunda da yaban hayatı ve bitki zenginlikleri geri dönülmez bir şekilde zarar görmektedir.
Her yıl Kasım ayında Zeytinköy’lülerin bile fazla farkında olmadığı bir çiçeğin, köyün yamaçlarını kendine özgü kokusuyla altın sarısına çevirdiği görülmektedir.
Sternbergia lutea (kanisanli 1974 Aydın; Kuşadası-Davutlar) isimli çiçek, harika renkleriyle doğanın tüm güzelliğini meydana çıkarmaktadır.
Köylülerin zambak dediği, kurbağa ve tavuk çiçeği de denilen Sternbergia lutea’lar, adeta dağın yamaçlarında ekilmiş gibi durmaktadır.
Türkiye’nin en önemli tarihsel mekanlarına sahip olan bulunduğumuz coğrafya, aynı zamanda en güzel iklimin olduğu yer ve bitki çeşitliliği açısından da önemli doğa alanlarına sahiptir.
Dünyaca ünlü Selçuk ilçesine 10 dk., Kuşadası’na 15 dk. Uzaklıktaki Zeytinköy, yanı başındaki bu doğal güzelliklerin farkına varacak doğa tutkunlarını beklemektedir.
Yapılaşmalar bu hızla gittiği takdirde, bölgenin bu güzel bitkileri de tehlike altına gireceği görülmektedir.
Bir Pazar günü çocuklarıyla yakın bir yerde doğada geçirmek isteyenler ve fotoğraf tutkunları için Zeytinköy hemen yanı başınızdadır. Özellikle çocukların doğayı tanıması açısından sevimli canlılar ve kuşlarla dolu alanlar bulunmaktadır.
Doğal alanlar ve biyolojik çeşitlilik bizlerin ortak mirasıdır, bizim sorumluluğumuz bu mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Bu doğal değerlerin farkına varıp, bu zenginliklerle birlikte yaşayan insanların bunları korumasını sağlamamız gerekir. Zeytinköy’ü sarıya boyayan doğanın bu harika çiçeklerini görmek isteyenler, sakın Kasım ayını kaçırmayın…
EKODOSD
