site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site rehber selçuk izmir

Malta Sürgünleri ve Kurtuluş Savaşı Cumhuriyet Kadrosu

24.11.2013
A+
A-

asiltuncer1Suçlu diye tutuklanıp Malta’ya sürülen çoğu yurtsever aslında Milli Mücadele ve Cumhuriyet Dönemi kadrosundaydı.

Bilindiği gibi, İstanbul 1918’de İngiltere ve müttefiklerince işgal edilmiş, Osmanlı Devleti ve bürokrasisi tam bir kontrol altına alınmıştı. Bu işgal sırasında İngilizler birçok İttihat ve Terakki idarecisini, politikacıları ve fikir adamını yani aydınını tutuklayarak Malta Adası’na sürmüşlerdi.

Bunu başın İngilizlerin çektiği İtilaf güçleri ve Damat Ferit ve avenesi yani saray çevresi Hürriyet ve İtilaf Çevreleri istiyordu. 1919 Şubatında İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın İstanbul’daki temsilcisi, Ermeni Patrikhanesi’nin de yardımıyla oluşturduğu listedeki sözde tehcir ve savaş suçlularının İngilizlere teslimini resmen talep etti.

Hükümet de bu iddialara karşı koymayıp 1919 Ocak sonu itibariyle 112 zanlıyı tutuklatıp o dönemin ünlü hapishanesi Bekir Ağa Bölüğü Koğuşu’na koydu.

İngilizler bu Türk aydınlarını suçlamak ve mahkûm etmek için çok uğraşmışlar ve Ermeni olaylarındaki rolleri hakkında deliller aramışlardı. Ancak tüm çabalarına rağmen bu yolda Türk idarecilerini suçlayacak hiçbir belge ve bilgi ortaya koyamamışlardı. Hükümet de zaten İngiliz yanlısıydı ve onların ağzına bakıyordu.

Öyle ki tüm Osmanlı arşivleri, devletin bütün dosyaları ve her türlü şahit dinleme imkânları, işgal kuvveti olarak ellerinde bulunmaktaydı ve buna rağmen ortada fiili bir suç olmadığı için sadece mahkeme soruşturma ve bahanesiyle yüzlerce yurtseveri içeride tutarak eylemsizleştirmişler ve halka bir nevi gözdağı vererek korku devleti yaratmışlardı.

Maalesef İngilizlerin bu zulümlerine hükümet yani padişah ve kabinesi sessiz kalmıştı. Bu tür araştırmaları, işgal altındaki diğer şehirlerde de yapmışlar ancak doğal olarak iddialarını kanıtlayacak bir belge ya da ipucuna ulaşamamışlardı. Suçlayacak bir şey bulamayınca da ABD Hükümeti’nden yardım istemişlerdi.

Kurulan düzmece mahkeme olan Nemrut Mustafa Paşa Divanı’nda adil olmayan ve taraflı bir yargılamayla ilk ceza, Boğazlıyan Kaymakamı ve daha sonra Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey’e verildi. Kemal Bey’in 10 Nisan 1919’da suçsuz olduğu halde idam edilmesi, İstanbul’da büyük bir yurtsever topluluğu gösteride bulundu.

Bundan korkan İngilizler, telaşa kapıldı ve diğer mahkûmları Malta’da yargılamaya karar verdiler. Hükümet buna da “evet” dedi; zaten bunlardan kurtulmak da istiyordu. Zira bu tutukluların hepsi yurtseverdi ve işgal kuvvetlerince ‘sakıncalılar listesi’nde bulunuyordu.

Müttefiklerin Yüksek Mahkemesi tarafından yargılanacak Malta Sürgünleri hakkında İstanbul Yüksek Komiseri Rumbold’un sözleri şu şekildeydi:

“Antlaşmanın (Sevr’in) 230. maddesi gereğince kurulacak özel mahkeme, kendi ilkelerini, yargı usulünü, delillerle ilgili kurallarını kendisi koyacağı için, sürgünler hakkında kesin iddianameler hazırlamak ve bu mahkeme kurulup çalışmaya başlamadan önce sanıklara suçlarını bildirmek bana uygun görünmüyor…”

“Şimdilik sürgünlere en fazla söyleyebileceğimiz şudur: Kendileri, Osmanlı Hıristiyanlarının sürülmelerine ve kırımına katılmak, savaş tutsaklarına zorbalık etmek ve savaş kurallarıyla törelerine karşı gelmekten ötürü yargılanacaklardır…” .

Lord Curzon, Washington’daki İngiltere Büyükelçisi Sir A. Geddes’e yolladığı 31 Mart 1921 tarihli telgrafında Malta’da tutuklu Türkler aleyhinde delil(ler) hakkında şunları söylemekteydi:

“… Majesteleri Hükümetinin eli altında Malta’da Ermeni kırımına katılmaktan sanık bir miktar tutuklu Türk var. Kurbanların kaybolması, dağılması ve başka nedenler yüzünden, suç delillerini ortaya çıkarmakta büyük güçlülerle karşılanıyor. Amerikan Hükümeti’nin elinde, kovuşturmaya yarayacak deliller bulunup bulunmadığının öğrenilmesini rica ederim” .

Washington Büyükelçisi Sir A. Geddes de, yine “Dağıtımı Yapılamaz” kayıtlı bir şifre telgrafta şu karşılığı vermekteydi:

“Amerikan Dışişleri Bakanlığında birçok soruşturma yaptım. Bana bugün bildirildiğine göre, Amerikalıların elinde, Ermeni sürgünü ve kırımı ile ilgili birçok belge vardır, ancak bu belgeler, olaylara karışmış kişilerle ilgili olmaktan ziyade suçların işlenişiyle ilgilidir”.

“Majesteleri Hükümeti (İngiltere) arzu ederse, kaynağı açıklanmamak kaydıyla, bu belgeler Büyükelçiliğimiz emrine verilecektir. Anlatılanlara bakarak bu belgelerin, Malta’da tutuklu Türklerin kovuşturulmasında delil olarak işe yarayabileceklerinden kuşkuluyum”.

ABD’nin olayların olduğu bölgelerde, uzun bir süredir misyonerleri ve konsolosluk memurları bulunmaktaydı. Bu şahıslar, olanı biteni sürekli olarak takip ve rapor etmekteydiler. Amerikalılar, İngiliz başvurusuna cevaben, bu hususta yeterli delil ve hukuki belge olmadığını açıklamışlar, kendi dosyalarını İngilizlerin incelemesine izin vermişler ancak bu konuda da suçlayıcı hiçbir belge ve bilgi ortaya konamamıştır.

Bu tarihi gerçekler İngiliz Hariciyesiyle ABD’deki temsilci arasındaki yazışmalarda, arşivlerinde görülmektedir. 16 Haziran 1921 günü Lord Curzon, Ermenilere ve öteki yerli Hıristiyanlara zulüm yapmaktan sanık olarak yargılanacak Malta Sürgünlerinin listesini göndererek, Washington Büyükelçisi’ne ikinci talimatını verdi: “Bu kimselerden herhangi biri aleyhinde tez elden Amerikan Hükümeti’nden delil sağlayabilirseniz memnun olurum” .

Ve Büyükelçilikten şu karşılığı aldı: “Ermeni kırımından dolayı yargılanmak üzere Malta’da tutuklu Türklerle ilgili olarak, çalışma arkadaşlarımdan biri dün Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na gitti. Son savaşta Ermenistan’da yapılan zulümlerle ilgili Amerikan Konsolosları raporlarını gözden geçirmesine izin verildi”.

“Bu raporlar, Majesteleri Hükümetinin amacına en çok yarayacak diye Amerikan Dışişlerince seçilmişti. Üzülerek arz edeyim ki, bu belgelerin içinde, yargılanmak üzere Malta’da tutuklu bulunan Türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey yoktur”.

“Gözden geçirilen raporlarda, söz konusu Türk görevlilerden yalnız iki kişinin -Sabit Bey ile Süleyman Faik Paşa’nın-  adları anılmaktaysa da, bunlar hakkında yazılanlar da raporları kaleme alanların kişisel düşüncelerini aşmıyor ve suç delili olabilecek hiçbir somut fiil gösterilemiyor”.

“Şunu da eklemekle onur kazanırım ki, Amerikan Dışişleri yetkilileri konuşma sırasında, verecekleri bilgilerin hiçbirinin bir hukuk mahkemesi önünde kullanılmaması arzusunda bulunmuşlardır”.

“Bu bakımdan ve Amerikan Dışişleri’nin elindeki belgelerde hiçbir şekilde Türkler aleyhinde bulunamadığından… Korkarım ki, bu konuda yeniden Amerikan Hükümeti’ne başvurulmasından herhangi bir şey elde etme umudu yoktur” .

Zaten, Malta’ya sürülenler, İngiliz işgalindeki İstanbul’da İttihat ve Terakki Partisi Hükümeti’nin yerine kurulan kukla Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin kurduğu düzmece mahkemelerde İngiltere’nin isteği üzerine mahkûm edilmişlerdi. Söz konusu partilerin o sıralar Hınçak ve Taşnak Partileri ile işbirliği yaptıkları da söylenmekteydi.

Bunun üzerine 1919–1922 yılları arasında, sürgünlerin çoğu Türkiye’de TBMM Hükümeti’nin elinde tutuklu bulunan İngilizlerle değiş-tokuş yapılarak serbest bırakıldı. Kimi kaçtı kimiyse kendi imkânlarıyla yurda döndüler.

Malta’dan dönenlerin büyük çoğunluğunun Kurtuluş Savaşı Cumhuriyetin ilanı sürecindeki oynadığı roller şüphesiz çok etkindir. Sürgünlerin bazıları siyasetten çekilip bazıları da Milli Mücadele döneminde anavatandan uzak kalmalarına rağmen büyük çoğunluğu daha doğrusu önemli bir kısmı Mustafa Kemal’in ekibine katılıp daha sonra Halk Fırkası içinde politik yaşamlarını sürdürmüşlerdi.

Bunun yanında daha sonraki dönemde de Hüseyin Cahit (Yalçın), Trabzon Milletvekili Şükrü Bey, İsmail Canbulat, Kara Kemal Bey, Hüseyin Rauf (Orbay) Bey, Ali Fethi Bey gibi isimler de muhalif kısma katılmışlardır.

İşte Malta Sürgünlerinin Cumhuriyet Dönemi Kadrosu:

Abdülhalik Renda: tehcir döneminin Bitlis ve Halep Valisi, Talat Paşa’nın kayınbiraderi, 1917’de kısa süreli dâhiliye Nezareti Müsteşarlığı yapan, Bitlis ve Halep’teki Ermeni katliamlarından sorumlu olarak Abdülhalik Bey, Malta dönüşü Çankırı Milletvekilliği, İzmir Valiliği, 1924-1930 yılları arasında Maliye, Milli Savunma Bakanlıklarında bulundu ve Bahriye Bakanlığı’na vekâlet etti. 1935’te TBMM Başkanlığı’na seçildi, 1946’ya kadar bu görevi yürüttü. Ardından Hasan Saka Hükümeti’nde devlet bakanlığı yaptı.

Ahmet Muammer Cankardeş: İttihat ve Terakki’nin ateşli üyesi. Tehcir sırasında Sivas ve Konya Valisi olan Ahmet Muammer Bey, Ankara tarafından önce Sivas mutasarrıflığına atandı, ardından da Sivas Milletvekili oldu.

Ali Çetinkaya: Teşkilat-ı Mahsusa üyesi, Afyon mebusu kel ali cumhuriyet döneminin ünlü İstiklal Mahkemesi’nin Başkanı ve Nafıa Vekili’ydi. (Osm. İmp. Bayındırlık ve İmar-İskân Bakanı).

Ali İhsan Sabis: I. Dünya Savaşı sırasında Kolordu ve Ordu Kumandanı olan Ali İhsan Paşa, Van, Musul ve Urmiye’de Hıristiyan katliamlarını bilfiil yönetmek ve Kut’ül Ammare Kuşatması sonrası ele geçirilen İngiliz savaş esirlerini öldürtmek suçundan Malta’ya gönderilmişti (yenilen İngilizlerin hıncı ve intikamı da denilebilir). Malta dönüşü Batı Cephesi 1.Ordu Kumandanlığı’na atandı ancak Cephe Komutanı Albay İsmet Bey (İnönü) ile bazı anlaşmazlıklar yaşadı; sonrasında emekli oldu.

Arif Fevzi Pirinççioğlu: Osmanlı Dönemi’nin Diyarbakır Mebusu Arif Fevzi Bey, yeni dönemde Diyarbakır Milletvekilliği ve Nafıa Vekilliği yaptı.

Galatalı Şevket: İstanbul merkez Kumandanı Şevket Bey Malta sürgününden sonra serbest ticarete atıldı.

Halil Menteşe: İttihat ve terakki Dönemi’nde Meclis Başkanı. Yine Dahiliye, Adliye ve Hariciye Nazırlığı görevlerinde de bulundu. Tehcir ve savaş suçlusu sayıldı. Osmanlı yönetimi bu kişiyi İngilizlere teslim etti. Malta dönüşü devlet katında görev almadı. 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruluşuna katıldı. 1926’da İzmir Suikastı Davası’nda yargılandı, beraat etti. 1931’de CHP’nin bağımsız adayı olarak İzmir’den milletvekili oldu ve 1948’e kadar mecliste kaldı.

Hasan Tahsin Uzer: Tehcir sırasında Van ve Erzurum Valisi olarak Ermenilere yönelik katliamları yönettiği iddiasıyla Malta’ya gönderilen Hasan Tahsin Bey, Malta dönüşünde sırasıyla İzmir, Ardahan, Erzurum ve Konya Milletvekili olarak meclise girdi. 1935’ten vefat ettiği 1939’a kadar CHP’nin ‘Olağanüstü Hal Valiliği’nde görev aldı.

İsmail Canbulat: ittihatçıların Emniyet Umum Müdürü, İstanbul Şehremini ve Dâhiliye Nazırı İsmail Bey, Malta dönüşü İstanbul Milletvekili olarak TBMM’e katıldı. 1926’da İzmir Suikastı Davası’nda mahkûm olup idam edildi.

Kara Kemal: İttihat ve Terakki’nin Merkez Komitesi Üyesi ve İaşe Nazırı. Malta dönüşü İttihat ve Terakki saflarına katıldı ve cemiyeti yeniden canlandırmaya çalıştı. İyi bir örgütçü ve idareciydi. 1926’da İzmir Suikastı Davası’nda yargılandı ve gıyabında idama mahkûm oldu.

Kara Vasıf: İttihat ve Terakki’nin önde gelen üyelerinden Kara Vasıf Bey, Milli Mücadele’ye Sivas Milletvekili olarak katıldı ancak Mustafa Kemal’le ters düştü. 1926’da İzmir suikastı davası nedeniyle idam edildi.

Mehmet Eczacıbaşı: Erzincan’ın önemli ailelerinden birine mensup, İttihat ve Terakki üyesi Binbaşı Eczacı Mehmet Bey, Erzincan ve Kemah’taki Tehcir’den sorunlu olarak Malta’ya götürülmüştü. Mehmet Bey, Cumhuriyet Dönemi’nin ünlü Eczacıbaşı Firması’nı kurdu.

Mithat Şükrü Bleda: İttihatçıların Maarif Nazırı, tehcir sırasında İttihat ve Terakki’nin Genel Sekreteri ve Maarif Nazırı olan Mithat Şükrü Bey, Malta dönüşü Mustafa Kemal’in birlikte çalışma teklifini reddederek İzmir’e yerleşti ve ticaretle uğraştı. 1926 İzmir Suikastı Davası’nda yargılanıp beraat ettikten sonra yine Mustafa Kemal’in önerisi ile Sivas’tan bağımsız milletvekili seçildi.

Musa Hilmi Demokan: Tehcir’de Kırşehir Ermenilerine yönelik suçlamalarından dolayı Malta’ya sürüldü. Daha Malta’da iken TBMM’e Kırşehir Milletvekili seçildi. Dönüşte de bu görevini sürdürdü.

Mustafa Reşat Mimaroğlu: 1915’te İstanbul Siyasi Polis Müdürü; 1917-1918’de Çankırı ve Bolu Mutasarrıfı olan Mustafa Reşat Bey, Malta dönüşü sırasıyla Tokat Mutasarrıflığı, Mülkiye Müfettişliği, Adana Valiliği, Şûrayı Devlet Reisliği (Danıştay Başkanlığı), İzmir Milletvekilliği, CHP İstanbul İl Başkanlığı yaptı.

Refet Bele: 1916-1917 kışında Samsun ve havalisinin askerî valisi olan Refet Paşa, Samsun yöresindeki Rumların tehcirinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Malta’ya gönderildi. Refet Paşa Cumhuriyet döneminde İçişleri ve Milli Savunma Bakanlığı yaptı.

Şükrü Kaya: Tehcir sırasında Muhacirin Müdürü olan ve Halep ve Adana vilayetlerindeki tehcirden sorumlu olan Şükrü Bey, Malta’dan kaçtıktan sonra bir süre İtalya ve Almanya’da kaldı. Türkiye’ye dönüşünden sonra Lozan’a giden heyete katıldı. İzmir Belediye Başkanlığı yaptı. 1923’te Menteşe (Muğla) Milletvekili oldu, 1924’ten Mustafa Kemal’in ölümüne kadar ki dönemde Tarım, Dışişleri ve İçişleri Bakanlıkları yaptı.

Hepsi de yurtseverdi, ittihatçıydı, örgütçüydü. Düşman işgaline karşı örgütlendiler, yurdu savundular ve sonrasında yeniden teşkilatlanarak devleti, cumhuriyeti kurdular. Gerek fiilen ve gerekse fikren. Fakat hepsi de sudan bahanelerle ve asılsız suçlamalarla düzmece mahkemelerde yargılanmışlar ve suçsuz yere hapis yatmışlardı.

95 yıl sonra onları bir kez daha anıyor ve o günden bugüne uzanan tarih yolculuğunda yaşadıklarımızla ve yaşamakta olduklarımızı kıyaslıyoruz. Günümüzü daha iyi anlamak için.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.