Selçuk Haber

HİSSET -me- MEK

Hiçbir duyunuzun olmadığını düşünün. Herhangi bir şey hissedebilir miydiniz ? Herhangi bir hissinizin olmadığını düşünün. Fikir üretebilir miydiniz ? Duygular olmadan var olabilir miydi düşünceleriniz ?

Hissedilen çoğu şey gerçek olabilir ama gerçek olan pek az şey hissedilir. Acıysa hissettiğin şey ,acı verir. Korkuysa, korkutur. Mutluluksa zamanın silemeyeceği izler bırakır. İnsanın insan olduğunun kanıtıdır HİSSETMEK. Ruhla beden arasında ilişkiyi sağlayan köprüdür. Hafızası olan bir şeydir. Konuştuğunu, gördüğünü, duyduğunu unutur ; Kelimeleri, sesleri , renkleri unutur ; ne hissettiğini ,nasıl hissettiğini unutmaz.

‘’Zeka öğrenmek kalp hissetmek ister .’’ ( Fonvizin) Hissedebilmek, düşünmekten daha önemli bir şeydir. Duygularla düşünmektir. Kimi zaman sesteki tınının, bedendeki dilin, gözdeki ifadenin söyleyemediklerini duymak, kelimelerin yetersiz kaldığı yerde kelimeleri anlamlandırmaktır. Bilinmeyeni, görünmeyeni, söylenmeyi bilmektir. Bazen hiçbir teması olmadığı halde hisseder diğerinin ne hissettiğini ve genelde pek de yanılmaz, öyle bir şey işte. Çoğu zaman dokunmaktan daha etkilidir. Eldeki dataları ortaya serince en az kulak verilmesi gereken hep bu oluyor. Gördün mü duydun mu gibi soruların altında eziliyor. Hayır sadece hissettim diyebiliyorsun.

Hissetmek, var olduğumuzu gösteren dünyanın en güzel duygusudur. Hissetmenin kıymetini farkındalığı olan insanlar anlar. Farkındalıkları yüksek olduğu için artık eskisi gibi hissedememekten şikayetçi olurlar. Hissetmenin en kötü anı , kelimelerle , hissettiklerimizin çeliştiği andır. Çünkü insanlar çoğu zaman göründüklerinden ve düşündüklerinden farklıdırlar. Bazen duygularından çok farklı şekillerde konuşur ve davranırlar. Bir insanın duyguları, onun söz ve davranışlarından daha çok şey anlatıyorsa tekamülde epey yol almışsınızdır. Bu yol görülür duyulur şeyler kadar açık seçik olmaz. Senin gibi hissetmediği için kızamazsınız mesela birine ama incinirsiniz düşlediğin gibi olmayan tüm şeylere. Duyguları böylesine yaşamak yalnız bir histir.

Hissedilmeyenlere hislenmek mi? Ölü kelebekler kutusu, yapma çiçekler gibi. Kuru, renksiz, donuk… Hakkında hayırlısı dilenen ama hep hayır-lısına denk gelinen. Muhattabının avucuna öylece bırakılası ama bırakılamayan özgür bir inat gibi. Midenizin birkaç parmak üstünde içinize yayılan sıvının kaynağı nedir ki yoksa ?

Hissetmek, tanımlamaları yetersiz olacağı, betimlemelerin yol göstereceği, hayalimizdeki evdir. Ötelenmeye gelmez her ne hissediyorsan önemsemelisin. Acıysa acı, sevinçse sevinç, hepsini yaşamaya kendine izin vermelisin. Orgonotlar, ‘’Mühim olan yaşamak değil, denizlere açılmak .’’ dermiş. Duyarlığı olan Orgonatlar olarak biz de diyelim ki ‘hissetmektir mühim olan yaşamak değil.’
ESRA ÜNER

Exit mobile version