site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site okul selçuk izmir

Türk köylüsüne kim sahip çıkacak?

11.01.2020
A+
A-

Gidelim gidelim Halilim
Çökertmeye varalım
Kolcular gelirse Halilim
Nerelere kaçalım
Teslim olmayalım Halilim
Aman kurşun saçalım…

Bu türküyü hepimiz biliriz. Bir çoğumuzun yüksek sesle söylemişliği de olabilir. Hikayesini kaçımız bilir acaba?

Düyun-ı Umumiye’ye bağlı olarak, tütün çiftçisinin elinden tütününü almak için kurulan ve kolcular adı verilen kendi özel askerleriyle Türk çiftçisinin kendi tütünlerini çalmasının önüne geçmek isteyen reji idaresinin askerleri 41 yıl içinde toplam 60 bin Türkü öldürmüşlerdir. Kolcuların elinden tütün kaçırmaya çalışmak, intiharla eş bir eylemdi.

Borçluyduk, güçsüzdük ve çaresizdik. Kendi ürettiğimiz tütünü, emperyalizmden kaçırmaya çalışıyor, hem alın teri döküyor hem de üzerine sömürülüyor, buna karşı koyarsak öldürülüyorduk.

İşte bu türkü, o sömürüye bir başkaldırıdır. Ege çiftçisi “Teslim olmayalım Halilim, kurşun saçalım” diye tarihe notunu düşmüştür.

Bugün durum farklı mı? Şeker yok, tütün yok, narenciye yok… Üretmek imkansız hale gelmiş. Sahipsizlik çok. Dahası dün olduğu gibi, çiftçiyi günün Reji’si şirketlerden koruyacak kimse ortalarda yok.

Anadolu’nun ve Trakya’nın çığlıkları duyulmuyor. Karadeniz fındığı üretiyor; ancak emeğinin karşılığını İtalyanlar belirliyor. Kemal Derviş Türkiye’ye gelmek için şekerin bitirilmesini şart koşmuştu. Tabiri caizse “Ben Türkiye’yi zaten bitiririm, siz; ben gelmeden çiftçiyi bitirin” demişti.

Çocukluğumuzda bağda, bahçede, tarlada tam bir şenlik havası olurdu. Bir traktörün arkasına biner giderdik. Kadınlar çapa yapar, toprakla meşgul olur, biz çocuklar bir kenarda oyunlar oynardık. Trakya’da sivri sineklerle baş etmek en önemli meselemizdi. Çünkü çeltik o kadar çok ekilirdi ki sivri sinekler yaz aylarında adeta Trakya’yı istila ederlerdi. Trakya’da artık sivri sinek yok. Çünkü sivri sineğin yaşam alanı belimize kadar su dolu çeltik tarlaları şimdi kupkuru. Bağda, bahçede, tarlada ses yok, neşe yok…

Anadolu’nun unutulmuşluğu ve dışlanmışlığı ise kaç asırlık bir mesele. Köyler boş. Köylü perişan.

Örneğin, Antep fıstığı Anadolulu. Genlerinde Anadolu var. Hiç Antep fıstığı üretmeyen Almanya’nın Antep fıstığı ihracatı, Türkiye’nin tam üç katı.

Çitfçilik bir çekim merkezi haline getirilmeden, toprağa geri dönüş sağlanmadan Türkiye düze çıkar mı?

Ekilmeyen topraklar her yıl çoğalırken, su ile buluşmayan toprak her yıl biraz daha verimsizleşirken Türkiye ithalattan kurtulabilir mi?

Ve bu durumu dert eden birileri var mı?

Atatürk bir masanın etrafına topladığı Vali, Bakanlar ve milletvekilleri kimin geleceğini sorduklarında “Efendimiz gelecek” demişti. Rahmetli Ecevit’in bir “Köy kent projesi” vardı, rahmetli Alparslan Türkeş’in dokuz ışığından biri de “Köycülük”tü…

Köylü hiç bu kadar gündem dışı kalmamıştı. Hiç bu kadar sahipsiz duruma düşmemişti. İşçilerin, patronların, memurların iyi kötü sendikaları var, sesleri çıkıyorken, köylüye kim ses olacak?

Büyükşehirler bu kadar yoğunluğu ne kadar daha taşıyabilir? Türkiye, topraktan bu kadar uzaklaşmayı daha ne kadar kaldırabilir?

Neoliberalizmin üzerine oyun kurduğu çiftçiler Avrupa’da ayakta. Hollanda ve Almanya çiftçileri gür sesleri ile eylemler yapıyorlar. Peki, bunca hangame ve karışıklık arasında bizim çiftçimize sahip çıkacak birileri yok mu?

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.