Selçuk’ta Dinozor ve Dalkavuklar Ne Yapar?

Dinozorların çok olduğu bir yerde, dinozor olamayanların barınması çok zor. Yaklaşık yarım asırdır yaşamım içerisinde en çok zorlandığım konuların başında yaşadıklarımdan öğrendiğim tecrübelerimi anlatmakla geçti ömrüm. Hayatın çok kısa olduğunu öğrendiğimde ise yapacak hiçbir şeyin kalmadığını da anlamış oldum.

Sorsalar bu hırs neden diye, anlatmak istediğim aslında hırs değil, başımdan geçenler. Yaşadıklarımın, yorgunluklarımın, üzüntülerimin ve yapmak isteyip de yapamadıklarımın dışa vurumuydu aslında bir anlamda. İnsanlık bunların hiçbirisine pirim vermediğinden,” yaşamda önder kişilerin çoğu” sürpriz kazanımlarından dolayı, varlıklarını hep kazandıkları haksızlık üzerinden sürdürdükleri için, sorunların da farkına varmadıklarından” yaşam onlara çok kolay gelebiliyor. Ta ki kendileri de gerçekle yüzleşinceye kadar.

Buraya kadar yaşamın gerçeklerini ve doğru olanları anlatmaya çalıştım. Şimdi de olacak ve olabileceklere yüzümüzü dönersek profesyonelce düşünmenin önemi ortaya çıkıyor. Gerçekleri anlamak için artık düşünemeyenler düşünsün! demekten başka bir çarem de yok. Bir zamanlar Kuşadası’nda yaşananlar şimdilerde Selçuk’ta gerçekleşiyor? Çok bildiğini zanneden birileri de neler oluyor diye oturduğu yerden ve durumdan vazife çıkarmaya çalışıyor. Aslında hiç kimsenin hiç bir şey çıkardığı da yok.

Dinozorlara baktığınızda ise onların düşünceleri hiç de bu yönde değil. Bu yargıya nereden vardın derseniz, bunu tanımlamak çok kolay, yalnız ” hayatı ve hayatın zorluklarını yaşamayana anlatmak da çok zor demem gerekir” yaşayan birisi olarak söylüyorum. Bizim değer yargılarımız farklı, biz her şeye yüzeysel olarak bakıyor, ne empati yapıyoruz. Ne de iyi işler yapmak isteyenin halinden anlıyoruz!

Yıllardır Selçuk’ta mücadele veren düzgün insanları da nasıl kapının önüne bırakırız diye, hep plan yapanlara bırakıyoruz. Hâlbuki böyle düşünüp, böyle yapacağımıza biraz ön yargısız davransak, derdin ne kardeşim bunları neden yapıyorsun diye düşünebilsek, hatta sorabilsek, gelecek açısından daha iyi olmaz mı?

Atasözü dinleyen kolay kolay yıkılmaz, Atanın tanımı da anne ve babadan başlar, bizim çocuklarımız, bizim gençlerimiz çok akıllı. Ama şu aramızdaki kuşak çatışması var ya! Beni en çok üzen de bu.

Sen nereden geldin, senin dünyaya gelmene sebep kim, gençken damardaki kan hareketli olur biliyorum. Geçmişimizde bizde gençliği yaşadık. Yapma etme demek de kar etmiyor. Diyorlar ki çağ değişti, siz hangi çağı yaşıyorsunuz. Teknoloji almış başını gidiyor. Teknolojiyi ise çalışan insanlar üretiyor. Bizler ise onu kullanıyoruz. Şimdi… Kendini dinozor zannedenlere bir çift sözüm var. Siz ne üretiyorsunuz ki, çalışanı engellemekten başka.

Onurlu ve gururlu yaşamak için, çok düştüm ama yılmadım. Birileri gibi vatandaşın parasını dolandırıp, Selçuk’u terk edenlerden de değilim. Kimsenin işinde aşında gözü olanlardan da değilim. Peki ya ben kimim! Çalışan üreten, insana insan olduğu için değer veren birisiyim.

Benim tarzım belli, az düşünüp az üretene diyecek sözüm yok, çok düşünüp çok üretene destek çok, Hiç bir şey yapmadan köşe dönmek isteyene, çalış senin de olur! demekten başka sözüm yok.

Mehmet Uyaroğlu