site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site rehber selçuk izmir

Köpek Balığı…

20.02.2020
A+
A-

“… Musul ve Kerkük petrolleri üzerindeki pazarlıklar, Lozan Konferansı’nda yapılmıştı. İsmet Paşa, tartışmalar sırasında Musul konusunda plebisit yapılmasını önermiş; bu öneri, Lord Curzon tarafından ‘Kürtlerin plebisitin anlamını bile bilmedikleri’ ileri sürülerek reddedilmişti. Lozan Anlaşması, Musul sorununu çözememiş, çözümü Cemiyet-i Akvam’a bırakmıştı, Cemiyet-i Akvam, Macar, Belçika ve İsveç temsilcilerinden kurulu bir komisyonu görevlendirdi: Komisyon, 16 Ocak 1924 günü kararını verdi. 1928 yılında bitecek, İngiliz mandasının uzatılması ve Kürtlere özerklik verilmesi…”.

“… O günlerde Nasturi Ayaklanması başlamıştı: 12 Eylül 1924 günü başlayan bu ayaklanma, aynı ayın 28’inde bastırıldı. Komisyon kararını 16 Ocak 1925 günü vermişti. Şeyh Sait Ayaklanması, 13 Şubat 1925 günü başladı. Şeyh Sait Ayaklanması’nı, 9 Ağustos 1925 günü Raçkotan Ayaklanması, bu ayaklanmayı, 16 Mayıs 1926 günü 1. Ağrı Ayaklanması izledi. Türkiye bu ayaklanmaları bastırdı, ancak Musul’dan vazgeçmek zorunda kaldı. 5 Haziran 1926 tarihli anlaşma ile Musul petrolleri, İngilizlere terk edildi…”

“… Körfez Savaşı sonrasında, Kuzey Irak’ta Amerikalılar ve öteki Batılı devletlerin destekleri ile oluşan Kürt devleti, Batılı petrol şirketlerine Musul ve Kerkük petrollerini açacak. Bütün amaç bu değil miydi?”

Yukarıda okuduğunuz metin Uğur MUMCU’nun, Emperyalizmin Osmanlı Devleti’ni tasfiye etmesinden sonra, Türkiye Cumhuriyeti ve Ortadoğu üzerindeki hesaplarını tahlil ettiği 7 Ekim 1992 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki yazısından alınmıştır değerli okuyucular. O yazıyı ‘’Uğur Mumcu’yu anlamak için bu yazdıklarını bilmek gerekir’’ başlıklı yazısıyla bize aktaran ise Barış Doster olup, kendisi de bize şu paragrafı not düşüyordu; ‘’Mumcu, tespitlerinde bilimseldi ve haklı çıktı. Türkiye, ABD’nin gözde generallerinden Çevik Bir’in sözüyle, “bölgede güvenlik üreten bir ülke” olarak yapılandırıldı emperyalizm tarafından. Yani, kriz bölgelerine müdahale gücü, yani lejyoner birliği, yani adeta özel güvenlik şirketi olarak konumlandırıldı. Mehmetçiğin kanını, geçmişte Kore’de olduğu gibi, günümüzde de Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de akıtmak için kurgulandı siyaseti, ekonomisi, ordusu, sermayesi, üniversitesi, medyası.’’

İrlanda’lı yazar Bernard Shaw bir cümlesinde “Kan kokusu almış köpek balığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış Amerikan emperyalizmidir’’ diyerek belkide, dünya üzerinde ülkeler arası siyasi, ticari kaygılar yolunda işlenmiş milyonlarca cinayetin en büyük müsebbibinin kim olduğunu daha 20.asırın başlarında işaret etmiştir.

Burada Amerikan emperyalizminin, dünya için ne kadar tehlikeli olduğunu, belgeleriyle sıralamaya kalksam bu yazıyı bitirmemiz mümkün olmaz. Dolayısıyla yukarıda Uğur MUMCU’nun sözleri ve Banu AVAR’ın daha 2010’da kaleme aldığı ve bizi de yakından ilgilendiren bir yazısından aldığım güçlü bir belge niteliği taşıması yönüyle, yeterli örnekler olacağını düşünüyorum.

“ABD iki yıl içinde (2012’de) Irak’tan çekilecek; giderken Kuzey Irak’taki aşiret devletinin güvenliğini TSK’ya bırakmak istiyor. O nedenle buna itiraz edenlerin tasfiyesini, kabul edenlerin komuta kademesine getirilmesini arzu ediyor. O nedenle; hem ABD’yi memnun edecek hem de kasaptaki ete soğan doğramayacak birinin ayarlanabilmesi için generallerin hatta albayların sicil dosyaları masaya yatırıldı. ABD’nin yakın hedefleri Kuzey Irak’daki aşiret devletiyle kalsa iyi… Sırada Suriye var Lübnan var, İran var.. Asya var. Dünyanın en eski ve en güçlü ordusuna, ihtiyaç var.. Ama efendilerine sadık olması şartıyla…

İşte şimdi sadık neferler aranıp bulunuyor, gereken yerlere konuyor.”

Yukarıdaki örneklerin yanı sıra, kendi âlî menfaatleri için müttefiki olduğu ülkenin 40 binin üzerinde canına malolmuş terör örgütleriyle mücadelesine değil de; o terör örgütlerine arka çıkıp her türlü silah yardımında bulunması dahi, ABD’ nin nasıl ahlaksız bir politika izlediğinin kanıtıdır.

Dolayısıyla; son zamanlarda ülkemize gelip gidip, sırıta sırıta pozlar vererek destek açıklamasında bulunan ABD’li politikacılar sizi yanıltmasın.

Ben zaten oldum olası; Türkiye’ye diplomatik ziyarette bulunan her Amerika’lıdan uyuzlanmışımdır. Bugüne kadar branşının uzmanı yazar çizerlerden de öğrendiğim kadarıyla, bunların mutlaka bir dolap çevirmek üzere ziyarette bulunduklarını düşünmüşümdür. Bu konuda benimle aynı paralel de düşündüğüne inandığım kalemi keskin yazarlardan Zahide Uçar’ın şu sözleriyse, belkide tam olarak benim bu yazıda anlatmak istediklerime tıpatıp uyuyordur.

“ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Türkiye’ye geldi. Türkçe konuşarak, ‘Bugün İdlib’de sahada şehidimiz var. Başınız sağolsun dedi(!)! Yemeye hazırlandığı avına tuzak yem uzatır gibi.. Başsağlığı mesajları yayınlayan ABD, 2020 bütçesinde de PYD’ye 200 Milyon Dolarlık bütçe teklif raporu hazırladı…’’

Zahide Uçar’ın b u sözleri üzerine daha da başka bir şey ilave etmek istemiyorum ancak; kendimce Amerikan emperyalizmini bizatihi kana doymayan köpek balığı olarak görsem de, Bernarda Shaw’ın cümlesindeki ‘’köpek balığından daha tehlikelisi’’ üzerine düşünmedim değil!

Yukarıda Zahide Uçar’ın sözlerinde de yer aldığı gibi, buraya gelip Türkçe konuşarak, kameralara gülümseyerek bakıp sevimlilik izlenimleri verip, hoş bir görüntü vermeye çalışan iki yüzlü Amerikalı politikacıları aklımdan geçirdiğimde, o daha tehlikeli canlıyı da buldum sanırım değerli okuyucular.

Mavi Halkalı Ahtapotu düşünün mesela. Vücutlarındaki mavi halkaların hoş ve şirin görünümü yanında, küçük ve ağrısız ısırıklarıyla aynı anda 30 yetişkin insanı veya 10 bin fareyi öldürebilecek zehiri enjekte edebildiklerini, kurbanlarının solunum yetersizliği ve felç başlayana kadar ısırıldığının farkına bile varmadığını düşünürsek; sizce de Amerikan emperyalizmiyle Mavi Halkalı Ahtapot örtüşmüyor mu?

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20 Şubat 2024
4 Şubat 2024
6 Ocak 2024
21 Aralık 2023
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.