Kara Zihniyet Nasıl Ak Eyleye?

Gerçek manada bir davanın olabilmesi için, öncelikli olarak bir ülkünün olması gerekir. Ülkünüz de göklerde yükselen sancak olacak ki, Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmeyesiniz. Zalimin yanında zulmün bekçisi olmayın. Namertle işbirliği yapmayın. Bunları yapanın davası iblisin davasına hizmet etmektir.
Sekreterleriyle ilişkiye girip, olayı geliştirenlerin davası şalvar davasından başka ne olabilir? Çalmak, çırpmak, yemek, içmek, rüşvet almak, adam kayırmak, ihaleye fesat karıştırmak, ultra zengin olmak ilkeleriniz arasındaysa, öyle bir davanın adı ne olabilir?
Kara zihniyet gereği nefretini kine, kini sönmeyen bir ateşe döndürenler bu ülkenin geçmişine düşmandırlar. Kendilerinin olmayan hiçbir şeye önem vermezler. Ne acıdır ki kendilerine ait bir şeyleri de asla yoktur. Bu zihniyet Osmanlı onun da son 150 yılına aşıktır. O aşkla yatar, o aşkla kalkarlar.

Selçuklu onları bağlamaz, ondan önceki Türk Devletleri onları hiç ilgilendirmez. O dönemi İslam öncesi Türk Devletleri olarak görürler ve o büyüklüğü tarihi miras olarak bile kabullenmezler. Varsa yoksa Osmanlının son 150 yılı… Çünkü ihanet genlerine işlemiştir. Onlar çıfıt çarşısı gibi bir Meclis istemektedirler, Türkiye Büyük Millet Meclisi değil.
Onların gösterişli, şaşalı, debbeli, çok odalı, banyolu sarayları vardır. Adına ak derler; ama aklanacak bir yeri yoktur. Yaptıkları saray, ABD’ninkinden çok Çavuşesku’nun sarayına benziyor. Esin kaynağı beyaz saray diyorlar ya… Onun için hatırlatayım diye söyledim benzerliği şahsaray’la…
Bu zihniyet yeşile, ağaca, doğal güzelliğe karşıdır. Bunların aklında hep betonlaşma, cüzdandaki şişkinlik, yatak odalarında 8-10 para kasası bulundurma hayalleri vardır. Esas davaları da budur. Bakmayın siz onların şaşalı bir dil kullanıp, kendilerini haktan göstermeye çalıştıklarına. Amacımız halka hizmet dediklerine aldanmayın.

Onların İslami kurallardan anladıkları tek şey yakın akrabayı unutmamaktır. Onun haricinde yetim hakkıymış, adaletmiş, hukukmuş, bular önemli değildir. Onlar kendilerini insanlar üzerinde yetkili sanırlar. Hatta Allah tarafından bu iş için gönderildiklerine inanırlar. Bazen bu çizgiyi geçerler kendilerini yarı Tanrı olarak görürler. Unuttukları Firavun’unda kendini öyle görerek uğradığı sondur.
Onlar Türk’e ait ne varsa düşmandırlar. İçlerinden bazıları ele geçirdikleri güce güvenerek ağızlarını açtıklarında pislik saçarlar. Sanırsınız ki bir yerin kanalizasyon kapağı açıldı, borusu patladı her yere dağılıyor. Üstüme sıçramasın diye insanlar kenara kaçar. Kafasında az miktarda bulunan akıl kaçmasın diye fes takıp gezenler, millet milletine öğüt verirler; 10 Kasım günü saat 09.05’te kenefe gidin derler.

Bunlar fetret devri tutkunudur. Bunlar etnikleşme hayranıdır. Bunlar mezhepleşme öncüsüdür. Bunlar kaosun bekçileridir. Bunlar kendi çıkarları için hiç düşünmeden kim olursa olsun harcayacak türden bir davaya sahiptirler.
Millet nedir bilmezler, bayrak nedir bilmezler, vatan nedir bilmezler… Soy nedir sop nedir bilmezler. Ayrı ayrı milletler olarak yaratıldıklarını kabul etmezler. Şirk içindedirler. Sözde zina karşıtıdırlar; lakin zinayı yasal hale getirirler. Muta nikahıyla gayrı resmi ilişkiye kılıf bulurlar. Bunların kutsalları, Napolyon’un meşhur sözüdür; para para para. Bunlar için gerisi palavradır. Başka bir şeye inanmazlar; ancak başkalarını inanılması istediklerine inandırırlar.
Kimse kendini yaptırdığı saraylarda rahat, güvende görmesin. Tarih bize göstermiştir ki ele geçmesi imkansız olan kaleler bile zapt edilmiştir. Haşa Allah bile batıramaz dedikleri Titanik ilk seferinde batmıştır. Kimse umudunu kaybetmesin. Ne diyordu rahmetli Necip Fazıl;
“Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur.
Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur.”
Daha önce yüzlerce kez vurulduğu gibi, Türk milleti titrediğinde Türk mührünü her yana vuracaktır. Kim ne yaparsa yapsın ötesi mümkün olmayacaktır. Osmanlıyı bölüp, parçalayıp, Türkiye’ye hapseden zihniyet, Türkiye’yi bölüp, parçalayıp, adını ne düşünüyorlarsa oraya hapsedemeyecektir!
Sağlıcakla kalın!
Fikri Atılbaz