site okul selçuk izmir

DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İzmir °C
site rehber selçuk izmir

AHISKA TÜRKLERİ –I–

13.12.2013
A+
A-

asiltuncer11Kafkasya Türkleri denilince akla ilk gelen coğrafi sınırlar bellidir ve bu topraklarda yaşayan halklar, Türk boyları az çok bilinir. Bu boylardan özellikle ‘Ahıska’ adı çok bahsedilmez. Oysa önemli Türk budunlarındandırlar.

Bugün dünyada yaşayan yaklaşık 400.000 Ahıska Türkünün büyük çoğunluğu sürgündedir. Bu konu irdelenirken tarihsel bağıntılar göz önüne alınarak Azerbaycan ve Nahçıvan bölgelerinin de konu içine çekilmesi uygundur zira Akhunlar ve Halandürükler ve de Ağaçeriler döneminden beri bu coğrafyada kesin bir Türk varlığı mevcuttur.

VII. yy.dan beri Hazar Türklerinin bölgeye yaptıkları akınlar ve Afşin Bey gibi Emir Boğa’nın da Kafkasya’da bir müstakil Türk devleti kurma yolunda çaba sarf ettiğini bilmekteyiz. XI. yy.da Kafkasya’ya giren Selçuklu Türkleri bölgede Türkmen-Oğuz nüfusunun artmasında önemli rol oynamışlardır.

Faraza 1146’da Azerbaycan’da bağımsızlığını ilan eden Kıpçak Türklerinden olan Atabeyler buna en iyi örnektir. Diğer adı Pehlivaniler olan Atabeyler, XIII. yy.da kendi egemenliklerini ilan etmiş olan Harezmşahiler zamanına kadar varlıklarını koruyabilmişlerdir.

Öte yandan daha Moğol karakterli olup da içinde Türk unsurları taşıyan Hülagü ve Bereket Han kuvvetleri İlhaniler, Celairiler ve Akkoyunlular ile Karakoyunlular adları altında kurulacak Türk egemenliklerinin yolunu açmışlardır.

Bu coğrafyada dağınık bir şekilde yaşayan Türk unsurlardan Kumuk, Nogay, Karaçay ve Çağataylar daha çok Doğu Kafkasya’da; Azeriler, Oğuzlar ve Türkmenler ise daha çok Batı Kafkasya’da karşımıza çıkarlar.

İran’da Şah Tahmasb öldükten sonra Osmanlı Türkleri bölgeye daha fazla ilgi gösterdi. 1510’de Veliaht Selim (Yavuz) zamanında Abhazya, Lazistan (Çanrti) ve Ciketya (Çerkezler) bölgelerine seferler düzenledi. 1553’te Osmanlı-İran Antlaşması ile bu bölgeler fethedildi. 1545 yılında Osmanlı ordusu 22.000 kişilik bir Osmanlı Ordusu ise bölgeye akınlarda bulundu.

Bu akınlarda ilk hedef Acara ve Lazistan’dı. Erzurum (Tao) ve Artvin (Klarceti) ve Acara ele geçirildi. Osmanlı ile İran’ın ikinci kez savaşa girmesinden sonra İran’da (1576–1587) yılları arasında ayaklanmalar baş gösterdi.

Abbas “Şah” Mirza tahta geçti. 1578 Lala Mustafa Paşa Güney Gürcistan’a yürüdü. 9 Ağustos 1578’de Osmanlı Ordusu Güney Kafkasya’ya girdi ve bütün Kafkasya’yı fethederek Kartli Kalelerini ele geçirdi, stratejik noktalara hâkim oldu.

Bölge zaman içinde Bizans, Arap, İran, Moğol ve Osmanlı istilalarını yaşadı. 1590 yılında barış imzalandı. 1604–1605 yıllarına kadar Osmanlılar bölgede tam hâkimiyet sağladılar. Kartli’deki ayaklanmamalar sonrası Tebriz ve Van Beylerbeyi Cafer Paşa bölgeye geldi.

Savaş pek uzun sürmedi ama oldukça amansızdı. Osmanlı saflarında savaşan Gürcü Beyi Brataşvil’nin yardımıyla Kral Simon tutsak edildi ve Yedikule zindanlarında hayatı son buldu. İlginçtir; bölgedeki İslamlaşmaya, Gürcüler Tatarlaşma adını verdi. 1602’de Osmanlılar İran’da Şah Abbas’a yenilmiş, 6 Kasım 1603’te Şah tarafından Azerbaycan işgal edilmişti. 1612 de barış yapılan barış uzun sürmedi ve 1614’te bozuldu.

1629’da Şah Abbas, Osmanlıları İran’dan çıkararak bölgeye egemen oldu. 1634–1642 yılları arasında Gürcistan’da Osmanlı-İran mücadelesi var oldu. Nihayetinde anlaşma da sağlanınca 1659’da Gence Hanı Selim tarafından Azerbaycan’dan alınarak Kafkasya’ya daha doğrusu Gürcistan’a yerleştirilen Azeriler ve Türkmenler yüz binleri buldu.

Bu yüzden bölgede ayaklanma çıktı ve getirilen birçok Türkmen öldürüldü. Bunun üzerine Gence Hanlığı’na Murtaz Ali Han getirildi ve bu göçürme-yerleştirme siyasetinden vazgeçildi. Bu yeni Han bölgede işbirliği yapan Gürcü asileri birbirine düşürüp zayıflattı ve kılıçtan geçirtti. Gürcüler ne “kurt” isteriz ne de “aslan” diyorlardı. Bu şekilde Osmanlı ve İranlılar bölgede birincil düşmanlar olarak gösterilmekteydi.

Önceden Osmanlı-İran arasında paylaşılamayan Gürcistan 1720’lerde bu sefer Rusya ile Osmanlı arasında egemenlik mücadelesine sahne oldu. 1723’te Osmanlı İmparatorluğu, 1744’te İran (Nadir Şah), 1783’te Rus egemenliklerinin başlangıç tarihleridir.

1751’de Şeki-Şirvani Hanı Hacı Çelebi isyancı Gürcü milislerle girdiği savaşta galip gelir. Fakat Gürcüler Azerbaycan’daki Azat Hanlığı’na saldırarak intikam alır. 1752’de bu sefer Hacı Çelebi, Gürcüleri bozguna uğratır. Fakat ordusunda çıkan bir karışıklık yüzünden tam galibiyet elde edemeden savaş meydanını terk etmek zorunda kalır.

Kerim Han’ın bölgedeki nüfus mücadelelerinden sonra Poti kenti Osmanlılar tarafından alındı ve bölge de İslamlaştırma hareketlerine girişildi. Kral Solomon’un bölgedeki feodal beyleri Osmanlı’ya karşı örgütlemesi üzerine Poti’de bulunan Osmanlı Paşası, Padişahın emriyle 1757 yılında İmereti sınırlarına dayandı.

1763–1768 yılları arasında bölgede amansız mücadeleler meydana geldi. 23 Haziran 1768 yılında Gürcü Beyi, elçisi olan Maksime Kukateli’yi Rus Çarına göndererek gizli anlaşma yaptı.

1768–1774 yılları arasında cereyan eden Osmanlı-Rus Savaşı döneminde ise Osmanlı Ordusu bölgedeki Müslümanlardan yardım istedi. 20 Nisan 1770’de yapılan savaşta Osmanlılar 3.000 kayıp vererek çekildi. Erivan Hanı Gürcü Kralına kızıp Osmanlı’ya sığındı.

Osmanlılar 1774 Ocak ayında 4.000 kişilik bir ordu ile saldırıya geçti. 1.400 kayıp ve 700 yaralıdan sonra 10 Temmuz’da Küçük Kaynarca Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmanın 23. maddesi Gürcistan ile ilgilidir.

Bölgede Gürcü Krallarının nüfus arttırma politikası 18.yy 2. yarısına değin uzanır. Gürcü Katagigos Anton iyi öğrenim görmüş bir Gürcü aydını olup Kral Erekle’ye Anadolu, Azerbaycan, Ermenistan’dan ve Kuzey Kafkasya’dan insan getirmeyi tavsiye eder.

Osmanlı’nın özellikle bunu ret etmesiyle düşünülen Ermeni, Yezidi, Süryani ve Çerkez nüfus ithali gerçekleşez. Öyle ki nüfus azlığı nedeniyle haritadan silinme riski baş gösterir. Erekle’nin Osmanlı ile ittifakı Rusları harekete geçirdi ve Güney Kafkasya’da emelleri olan Çarların iştahlarını kabartır.

Aslında Osmanlılar da, Ruslar da bölgede üslenmek ve Hazar ile Doğu Karadeniz’e hâkim olmak istiyorlardı. Bu nedenle Osmanlı-Rus Savaşı kaçınılmazdı. 24 Temmuz 1783’te Gürcü-Rus görüşmesi 24 Ocak 1884’te Traktat anlaşması ile sonuçlandı:
1-    Gürcü Kralı Rus otoritesini tanır. Buna karşın Osmanlı ve İran egemenliğini reddeder.
2-    Tahta çıkacak her Gürcü Kralı, Çar’ın onayını alacaktır.
3-    Dış ilişkilerde Rus danışmanlığı öngörülür.
4-    Gürcü askerleri gerektiğinde Rus ordusuna çağrılır.
5-    Rus Çarları ebediyen Gürcüleri koruma sözü verir.
6-    Gürcistan asla Ruslarla ters düşen herhangi bir yabancı devletle ittifaka girmez ve aksine ittifak devamlı Ruslarla yapılır, geliştirilir.
7-    Gürcistan’ın düşmanı Rusların da düşmanıdır.
8-    İç işlerinde Gürcüler bağımsız ama dış işlerinde Ruslara bağımlıdırlar.

Bu anlaşmadan sonra Osmanlılar harekete geçti, bu hareketin öncüsü Ahıska Paşasıydı. Ömer Han 20.000 askerle 1785’de Kalheti sınırlarına dayandı. Gürcülere vaat edilen Rus yardımı gelmedi ve Kral Erekle Ömer Han ile anlaşma yapmak, 5.000 Manat haraç ödeme yapmak zorunda kaldı.

(Sürecek…)

Selçuk Haber Facebook Sayfamızı Takip Ediniz ! Takip Etmek İçin Sayfayı Beğenmelisiniz!  Tıklayın ! 
https://www.facebook.com/selcukhaber

Selçuk Haber Twitter Sayfamızı Takip Ediniz ! Takip Etmek İçin  Tıklayın ! 
https://twitter.com/selcukhaber

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.